Trump’ın son kozu: 100 yıllık tahvillerle borç takası!

TRUMP’IN SON KOZU: 100 YILLIK TAHVİLLERLE BORÇ TAKASI

Bir malikânede yazıldı. Beyaz Saray’da değil. Pentagon’da da değil.
Florida’nın palmiyeleri arasında, golf sahası manzaralı, altın varaklı odalarında şekillendi.

Donald Trump başkanken sadece devlet protokolünü değil, küresel ekonomik oyunun kurallarını da yeniden yazmaya başladı.
Ve şimdi elimizde, sessiz sedasız olgunlaştırılan bir plan var: Mar-a-Lago Planı.

Üç perdeden oluşuyor bu oyun.
İlkinde dünya ekonomisini sarstı.
İkincisinde “güvence benim” diyecek.
Üçüncü perdede ise:
“Parayı ben yeniden tanımlıyorum” diyecek.

Sadece dolar basarak değil.
Altına dayalı, 100 yıllık bir vaatle geliyor Trump ve ekibi.
Bu, klasik borç ötelemesi değil.
Bu, küresel paranın tanımını, merkezini ve geleceğini değiştirme hamlesi.

Ve bu hamle ile dünya ekonomisi, artık yalnızca merkez bankalarının değil, yer altının sesiyle şekillenecek.

Öncelikle planı hatırlayalım. 

Mar-A-Lago Planı = Kaos + Güvence + Altın Destekli Borçlanma

Trump döneminde şekillenen bu stratejik plan, yalnızca ekonomiyle sınırlı değil. Ticaret savaşı, askerî tehdit ve altına dayalı finansal araçlar bir araya getiriliyor. Amaç, dünya genelinde bilinçli bir kriz yaratmak ve bu krizin çözümünü yalnızca Amerika’nın sunabileceği bir düzene bağlamak. İşte bu büyük oyunun sadeleştirilmiş ve net formülü:

Formül:

  1. Küresel Kaos Yarat
    → Gümrük Vergileri + Asker Çekme Tehditleri
    → Dünya ekonomilerini zayıflat, güvensizlik üret, dolar dışı arayışları kışkırt

Kaosu Önce Biz Yaratırız

Her şey bir tweet’le başladı.
Trump, 2018’in Mart ayında bastı tuşa ve dedi ki:
“Ticaret savaşları iyidir. Ve kazanması kolaydır.”

İlk başta bir blöf sandık. Ama kısa sürede anladık ki bu, bir taktik değil; bir stratejiydi.

ABD, Çin’den Avrupa’ya kadar herkese vergi duvarlarını örmeye başladı.
Çelik, alüminyum, elektronik… Ne varsa zamlandı.
Çin mallarına %125’e kadar vergi geldi.
Avrupa’ya, Japonya’ya da keza.
Bir anda küresel ticaretin kalbi ritim şaşırdı.

Ama mesele sadece ekonomi değildi.
Trump, NATO’daki müttefiklere de mesaj verdi:
“Ya katkı payınızı artırırsınız ya da sizi korumayız.”
Ve Almanya’daki 12.000 Amerikan askerinin çekileceğini açıkladı.
Japonya’ya da benzer bir sopa gösterdi.

Yani sadece piyasalarda değil, askeri dengelerde de güvensizlik yayıldı.

Bu, tesadüf değildi.

Çünkü Trump’ın planı netti:
Önce herkesi tedirgin et. Güveni parçala.
Sonra çık ve “bu enkazı sadece biz toparlarız” de.

Ve böylece, Mar-a-Lago Planı’nın ilk aşaması tamamlandı.
Kaos yaratıldı.
Şimdi herkes güven arıyor.
Ve Trump’ın cevabı hazır:
“Ben o güvenin adresiyim.”

(2) Çözüm Sun: Güvence Mekanizması Kur
→ ABD Kamu Servet Fonu + Askeri ve Ekonomik Güç Gösterisi
→ “Amerika hâlâ en güvenilir liman” algısı yarat

Güvenceyi Biz Veririz (Ama Şimdilik Fısıltıyla)

İlk aşamada dünyayı salladılar, şimdi sıra geldi ikinci perdeye.
Ama bu kez sahne tozlu değil, biraz sisli. Çünkü bu aşama henüz resmi olarak açıklanmış değil.
Yani herkesin konuştuğu ama kimsenin imza atmadığı bir senaryo gibi…

Nedir bu ikinci perde?

ABD’nin el altından kurmaya başladığı bir güvence sistemi.
Kulağa sıkıcı gelebilir ama aslında olay şu:
ABD, toprağın altındaki servetle, dünyanın üzerindeki güveni yeniden inşa etmeye hazırlanıyor.

Bakın, 2024’te çok kritik bir şey oldu:
ABD Yüksek Mahkemesi, tam 40 yıldır geçerli olan Chevron Doktrinini iptal etti.
Bu ne demek?
Devletin bugüne kadar “koruma” bahanesiyle halktan gizlediği yeraltı madenleri artık erişilebilir hale geldi.

Altın mı? Var.
Lityum? Tonlarca.
Nadir toprak elementleri? Çin’e kafa tutacak kadar.

Ve şimdi konuşulan şu:
ABD bu rezervleri bir kamu servet fonuna koyacak.
Ama Norveç gibi geleceğe yatırım için değil.
Bu fon, gelecekte çıkarılması planlanan altın destekli tahvillerin teminatı olacak.

Trump’a yakın çevrelerden, eski CIA danışmanı Jim Rickards ne demişti?

“Unutulmuş bir ekonomik motor tekrar çalıştırılıyor.”
(Jim Rickards, GoldTelegraph – 2024)

Yani ABD, diyor ki:
“Kaosu biz yarattık, evet.
Ama güveni de sadece biz kurarız.”
Ama henüz bunu yüksek sesle söylemiyorlar.
Çünkü asıl gösteri daha başlamadı.

Bu sadece provalar.
Asıl sahne, üçüncü aşama.
Ve orada işin rengi tamamen değişiyor…

 

3’ÜNCÜ PERDE: ALTINLA BORÇ SİLME HAYALİ – AMERİKAN USULÜ BİR PARA MÜHENDİSLİĞİ

Üçüncü aşamanın formülü ise şöyle:

(3) Yeni Para Aracı Sun: 100 Yıllık Altına Dayalı Tahviller
→ Altının ons fiyatını 150.000 $ gibi yüksek bir değere sabitle
→ ABD’nin 8.133 ton altınını ve madenleri teminat göster
→ 37 trilyon dolarlık borcu yeniden yapılandır, hatta sil

İstenen Sonuç: ABD’nin Hem Finansal Hem Jeopolitik Üstünlüğünü Yeniden Kurması

Ez Cümle:

“ABD, dünyada ekonomik ve güvenlik krizi yaratıp, bu krizden çıkış için kendi altın destekli tahvillerini çözüm olarak sunarak hem borcunu sıfırlamak hem de küresel hâkimiyetini yeniden kurmak istiyor.”

Şimdi biraz daha detaya bakalım.

Küresel sahne hazır.

 

İlk perdede kaosu yarattılar.
İkinci perdede “güvence bizde” dediler.
Şimdi sıra en büyük sihir numarasında:
Para tanımını baştan yazmak.

Ve bu kez ellerinde sihirli bir sözcük var: “100 yıllık altına dayalı tahviller.”

Ne Bu 100 Yıllık Tahvil Meselesi?

Basit gibi duruyor ama değil.
Trump ekibi, ABD’nin 37 trilyon doları aşan kamu borcunu silmeyecek — ama yeniden “ambalajlayacak.”
Nasıl mı?

Faizsiz, devredilemez, 100 yıl vadeli tahviller çıkaracaklar.
Ama bu kâğıtlar dolar basılarak değil, yer altındaki altın ve madenlerle teminatlandırılacak.

Ve bu tahvillerin ilk adresleri belli:
Çin ve Japonya — ABD’nin en büyük alacaklıları.

Amaç?
Dolar üzerindeki baskıyı azaltmak, borcu zamana yaymak, güveni “fiziki varlıklarla” sağlamak.

Planın Temeli: “Borcu Ödeme, Teminatlandır!”

Finansal stratejist Jim Rickards’ın net bir cümlesi var:

“Asıl mesele borcu ödemek değil. Borcu tutanlara güven verecek bir sistem kurmak.”
Jim Rickards, Daily Reckoning, 2022

Bu yüzden altın sahneye çıkıyor.
ABD’nin elinde 8.133 tonluk altın rezervi var.
Ama Rickards’a göre iş bununla da bitmiyor.

 

Eğer altının ons fiyatı 150.000 dolara sabitlenirse — ki bu fiyatta ABD’nin borcunu karşılayacak kadar bir karşılık doğuyor — oyun tamamen değişir.

“Bu tahviller, piyasaya dolar pompalamak yerine, ABD’nin                                                          kasasını açarak güven vermesi demek.”
Rickards, GoldTelegraph, 2023

Sadece Altın Değil: Lityum, Bakır, Stratejik Madenler

Amerika’nın batısındaki federal araziler yıllarca erişime kapalı tutulmuştu.
Chevron doktriniyle çevre bahanesiyle korunuyordu.
Ama 2024’te Yüksek Mahkeme bu doktrini çöpe attı.
Ve böylece, yüz milyarlarca dolarlık lityum, bakır, nadir toprak elementleri “kasadan çıkarıldı”.

Çin’in elindeki tedarik gücüne karşı artık ABD’nin elinde gerçek bir maden kozu var.

“Unutulmuş bir ekonomik motor tekrar çalışıyor.”
Rickards, GoldTelegraph

Bu Norveç Modeli mi, Bretton Woods 2.0 mı?

Beyaz Saray’a yakın kaynaklar, yeni bir Kamu Servet Fonu oluşturulacağını fısıldıyor.
Ama bu fonun içine nakit değil, toprağın altı konacak.

Ekonomist Stephen Miran şöyle diyor:

“Trump, Norveç modeli gibi ama toprağın altına dayalı bir fon düşünüyor.”
Stephen Miran, Bloomberg TV – Julia La Roche Show

Bazı uzmanlar ise daha iddialı:
Bu, yeni bir Bretton Woods olabilir.
Hatırlayalım, 1944’te dolar altına sabitlendi.
1971’de Nixon bu bağı kopardı.
Fiat para düzeni doğdu.

“Amerika, dolarını artık altına çevirmek zorunda değil.”
Richard Nixon, 15 Ağustos 1971

Şimdi Trump ve çevresi diyor ki:
Altınla değil, altının teminatıyla sistemi yeniden kurarız.

Kontrollü Devalüasyon: Doları Zayıflat, Rekabeti Artır

Bu planın bir de ihracat ayağı var.
Trump’ın ekonomistleri diyor ki:
Doları biraz zayıflatırsak, ürünlerimiz ucuzlar, rekabet gücümüz artar.

Bu yöntem daha önce denendi — 1985 Plaza Anlaşması.
Ama bu sefer fark şu:
Düşen doların arkasında bu kez fiziki teminat olacak.

“ABD, doların değerini düşürerek rekabet avantajı yaratmayı hedefliyor.”
Council on Foreign Relations – cfr.org

Plan Tutar mı? Yoksa Yeni Bir Kriz mi Doğar?

Eğer plan işlerse:

Ama…

Bu sadece ekonomik bir reform değil.
Jeopolitik dengeler, hukuk sistemi ve uluslararası güç ilişkileri bu hamleyle yeniden karılacak.

Trump ve ekibi bunu “Yeni Amerikan Rüyası” diye sunuyor.
Ama eleştirmenler, bunun “küresel bir finansal kabusa” dönüşebileceğini söylüyor.

Ve unutmayın…
Bu plan ne Beyaz Saray’da, ne Pentagon’da yazıldı.
Doğduğu yer belli: Mar-a-Lago.
Golf sahası manzaralı bir odada, altın varaklı kalemlerle…

 

Exit mobile version