Başkanın Sessiz Darbesi: Trump’ın “Yeni Varlık Fonu” Hamlesi Ne Anlatıyor?

Başkanın Sessiz Darbesi: Trump’ın “Yeni Varlık Fonu” Hamlesi Ne Anlatıyor?
Amerikan rüyası yeniden mi yazılıyor? Yoksa bu bir sessiz devrim mi?

Donald Trump, siyasetin alışıldık kalıplarını zorlayan bir isim. Ancak bu sefer attığı adım, sadece siyasi sistemin değil, küresel ekonomik düzenin temel taşlarını da yerinden oynatabilir.

Geçtiğimiz günlerde, Trump’ın Hazine Bakanı’ndan gelen kısa ama etkili bir açıklama dünya medyasını hareketlendirdi:
“ABD’nin en değerli varlığını paraya dönüştüreceğiz.”

İlk bakışta basit bir özelleştirme ya da varlık satışına işaret ediyor gibi görünse de, kulislerden ve eski danışmanlardan gelen bilgiler bu hamlenin çok daha büyük bir planın ilk adımı olduğunu gösteriyor. Eski başkanlık danışmanı ve finansal analist Jim Rickards’a göre, bu adım öylesine büyük bir devlet varlığına dayanıyor ki, “rakam Amerika’daki her aileyi teorik olarak milyoner yapmaya yeterli.”

Peki bu “en değerli varlık” ne olabilir?
Soru basit, ama cevap derin.

Amerikan devleti uzun süredir, altyapı, toprak, teknolojik patentler ve hatta yer altı kaynakları gibi milyarlarca dolarlık stratejik varlıkların sahibi. Ancak Trump’ın vizyonu, bu varlıkları klasik yollarla değil; yeni bir “Ulusal Varlık Fonu” modeliyle sermayeye dönüştürmek gibi görünüyor olabilir. Bu hamle, Norveç ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin uyguladığı devlet destekli yatırım fonlarına benzer bir yapıyı Amerika için de kurma çabasını işaret ediyor olabilir.

Ancak kritik soru şurada başlıyor: Bu fon, Amerika halkının zenginleşmesine mi hizmet edecek, yoksa bir avuç sermayedarın elini mi daha da güçlendirecek?

Rickards’ın sözleri umut verici gibi görünse de, tarih bize bu tür büyük planların çoğu zaman “yukarıya çalıştığını” gösteriyor. Özelleştirme, deregülasyon ve devletin küçülmesi gibi kavramlar, 1980’lerden bu yana “özgür piyasa” adına yapıldı ama sonuç, gelir adaletsizliğinde rekor düzeylere varan bir tablo oldu.

Bir başka dikkat çekici unsur ise tarih:
Rickards, bu yeni yapının “en erken 3 Mayıs’ta serbest bırakılabileceğini” söylüyor. Neden bu kadar kesin bir tarih veriliyor? Yaklaşan seçim atmosferinde, bu tarih bir tür “erken oy satın alma” manevrası olabilir mi?

Trump, kendi tarzıyla yine büyük oynuyor. Ancak bu hamle bir “refah patlaması” mı olacak, yoksa bir sonraki ekonomik balonun temeli mi? Kripto para piyasalarında yaşanan dalgalanma, NVIDIA gibi teknoloji devlerinin yükselişi derken; bu yeni fon, dikkatleri başka yöne çevirmek için tasarlanmış stratejik bir illüzyon da olabilir.

Peki ya Türkiye?
Bu gelişme, Amerika’nın küresel ekonomik gücünü yeniden yapılandırma çabasının bir parçasıysa, Türkiye gibi yükselen ve dirençli ekonomiler için hem tehdit hem fırsat anlamına gelebilir.

Türkiye, son yıllarda savunma sanayiinden enerjiye, finans teknolojilerinden tarımsal üretime kadar birçok alanda güçlü adımlar attı. Jeopolitik konumu ise onu sadece bir bölgesel güç değil, küresel stratejilerin merkez oyuncusu hâline getirdi.

ABD’nin sermaye gücünü yeniden organize etmesi, doların küresel etkisini arttırma çabasının bir uzantısı olabilir. Ancak Türkiye, hem doğu hem batı ile kurduğu çok boyutlu diplomatik ilişkiler ve milli teknoloji hamleleriyle bu oyunu bozmaya aday bir ülke. Özellikle Türk Varlık Fonu’nun etkinliğinin artırılması, stratejik yatırımların yerli kaynaklarla desteklenmesi ve dijital ekonomi politikalarının derinleştirilmesi, Türkiye’nin bu yeni küresel denklemde daha güçlü bir konum elde etmesini sağlayabilir.

Unutulmamalı: Küresel ekonomik düzen yeniden yazılırken, sadece seyreden değil, hamle yapan kazançlı çıkar.

Trump’ın 3 Mayıs’ta başlatabileceği bu “ekonomik yeniden doğuş” hamlesi, sadece Amerika’yı değil, Türkiye’nin de gelecekteki konumunu doğrudan etkileyecek.
Ve bu satranç tahtasında, Türkiye’nin kendi taşlarını ne kadar akıllıca oynayacağı her zamankinden daha kritik.

Exit mobile version