Dünyanın Gidişatı: Kaos ve Çifte Standartlar

Gazze’de aylardır süren katliam karşısında dünya, insan hakları söylemlerinin ne kadar ikiyüzlü olduğunu bir kez daha gösterdi. Batı, Ukrayna’da bir halkın direnişini kutsarken, Gazze’de çocuklar açlıktan ölürken susmayı tercih etti. “İnsanlık” kavramı, menfaatlerin gölgesinde kalınca, adalet de güçlülerin tekeline giriyor.

Doğu Türkistan’da yıllardır devam eden sistematik asimilasyon, İslam dünyasının sessizliğiyle daha da derinleşiyor. Müslüman ülkeler, ekonomik ilişkileri uğruna mazlum kardeşlerini unutmuş görünüyor. Çin’in ekonomik gücü, zulmü görmezden gelmenin bahanesi haline gelmiş durumda.

Batı’da ise İslam karşıtı söylemler giderek yükseliyor. Avrupa’nın göbeğinde Müslümanlara yönelik saldırılar sıradan bir olay haline gelirken, ifade özgürlüğü bahanesiyle İslam’a hakaret serbest bırakılıyor. Özgürlük söylemleri, yalnızca belirli bir ideolojiyi koruma altına alıyorsa, orada gerçek bir özgürlükten bahsetmek mümkün mü?

Türkiye ve İslam Dünyası: Uykudan Uyanmanın Vakti Gelmedi mi?

Türkiye’de de benzer bir durum söz konusu. Siyasi ve ekonomik krizler, insanların günlük hayat mücadelesini daha da zorlaştırıyor. Toplumun bir kısmı yoksullukla mücadele ederken, bir kısmı lüks içinde yaşıyor. Adalet, vicdan ve ortak değerler yerini bireysel kurtuluş çabalarına bırakmış durumda.

İslam dünyası ise geçmişte bilimde, sanatta ve ahlakta medeniyetin zirvesindeyken, bugün krizlerin ve kargaşanın merkezi haline gelmiş durumda. Kendi içindeki çekişmeler ve mezhep savaşları yüzünden Müslüman ülkeler, küresel güçlerin oyuncağı olmaktan kurtulamıyor. Peki, bu gidiş nereye?

Çıkış Yolu: Sorgulamak ve Sorumluluk Almak

Bu sorunun cevabı, geçmişte olduğu gibi bugün de aynı yerde yatıyor: Adalet, ahlak ve bilinç. Eğer toplum olarak yönümüzü kaybettiysek, yeniden bir pusula belirlememiz gerekiyor. İslam dünyasının Batı’yı suçlamaktan öteye geçip kendi içinde bir uyanış başlatması gerekiyor.

Türkiye’nin ve İslam dünyasının ayağa kalkması için önce düşünsel bir devrim gerekiyor. Eleştirel düşünce olmadan, yanlışları görmek ve düzeltmek mümkün değil. Eğer bu dünyada adaleti ve merhameti hâkim kılmak istiyorsak, önce kendi evimizin içini temizlemeliyiz.

Allah’ın sorduğu o soruya hep birlikte cevap verelim: Fe eyne tezhebun? Eğer bu soruya verecek bir cevabımız yoksa, belki de yönümüzü değiştirme vakti gelmiştir.

 

Exit mobile version