AK Partili Mücahit Altunok’tan flaş açıklamalar!

AK Parti Genel Merkez Teşkilat Başkanlığı Akdeniz Bölge Koordinatörü ve ANMESDAY Başkanı Mücahit Altunok, artı5tv’de yayınlanan ‘Pusula’ programına konuk oldu.

  Gazeteci Mehmet Özmen’in artı5tv.com’da hazırlayıp sunduğu ‘Pusula’ programında, Türkiye gündeminin en kritik konu başlıkları masaya yatırıldı. Programa konuk olan Mücahit Altunok, dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

-Mücahit Altunok kimdir? 

“SON YAŞ KARARLARI, FETÖ İLE MÜCADELEDEKİ KARARLILIĞIN GÖSTERGESİDİR”

-Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında dün toplanan Yüksek Askeri Şura, Cumhuriyet’i 100’ü yılında TSK’Yı yönetecek yeni komuta kademesini belirledi. 15 Temmuz gecesi FETÖ’ye karşı sert bir mücadele ve söylem içinde olan 2. Ordu Komutanı Orgeneral sayın Metin Gürak Paşa yeni genelkurmay başkanı olarak atandı. 

Hem yaş kararları ve hem de FETÖ ile mücadele konusunda neler söylemek istersiniz?

Metin Gürak Paşa ve onun gibi bazı üst düzey komutanların, 15 Temmuz’un o sisli ve puslu gecesinde hangi saatte kararlı durdukları çok önemli. 15 Temmuz için ‘darbe girişimi’ demiyorum, işgal girişimi diyorum. Metin Gürak Paşa ve bazı üst düzey isimler, devletin silahını, devletin tankını millete çeviren hain FETÖ örgütüne karşı kararlı bir duruş göstermiştir. Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararları da aslında FETÖ’ye karşı kararlı duruşun devam ettiğini gösteriyor. 

Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğindeki Cumhur İttifakı’nın, FETÖ ile mücadele konusunda 15 Temmuz’dan bugüne kadar yaptıkları ortadadır. 

Son yapılan YAŞ kararları da, yine bu anlamdaki kararlılığın bir göstergesi olarak yorumluyorum. 

Ayrıca FETÖ çok derin bir örgüt, bizim gördüğümüzden daha derin bir örgüt. Silahlı terör örgütü, aynı zamanda uluslararası istihbarat ağı olan, uluslararası çevreler tarafından finanse edilen, bizim ‘stratejik müttefik’ dediğimiz bazı ülkeler tarafından hem finanse edilen, hem beslenen, hem desteklenen bir örgüt. FETÖ ile mücadele, 15 Temmuz’dan bu yana kararlılıkla devam ediyor.     

“FETÖ, PKK’DAN DAHA TEHLİKELİ BİR ÖRGÜTTÜR”

-FETÖ ve PKK bağlamında değerlendirilirse, hangisi daha çok tehlikeli bir örgüttür?

Sayın Cumhurbaşkanımızın, 17/25 Aralık sürecinde, 15 Temmuz öncesinde FETÖ’ye yönelik pek çok açıklaması var. Bazıları o zamanlar belki de o açıklamaları ‘abartılı’ düşünenler olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımızın şu ifadesini hatırlıyorum; PKK kadar tehlikeli, hatta onlardan tehlikeli bir örgüt…    

PKK’nın amacı, yöntemi belli… Nerelerde ne yapmak istediği belli…  

Ben Gabar’daki Akçay Tugay’ında 2005 yılında askerlik yaptım. Şu anda petrolün çıktığı yer… Neden oralarda oldukları, kimler tarafından finanse edildiği, kimler tarafından desteklendiği ve amacının ne olduğu belli. Ama FETÖ öyle değil. Bakın, FETÖ bambaşka bir örgüt. Sayın Cumhurbaşkanımızın en yakınında uzun süre kendisini gizleyebilen bir örgütten söz ediyoruz. Hatta o dönemde bir Twitter hesabından, ‘ensendeyiz’ şeklinde paylaşımlar yapılıyordu. En yakınına kadar girebilen ama bunu hissettirmeyen bir örgüt. Partimizin kararlı duruşu ve FETÖ ile mücadele sürecinde PKK ve FETÖ gibi iki örgütün işbirliği yaptığını gördük. Nerede gördük? Hendek olaylarında gördük. Nerede gördük? Kızılay patlamasında gördük. FETÖ’nün o kriptolarıyla PKK’nın işbirliği yapmasını 2016 yılına kadar gördük. 15 Temmuz 2016’dan sonra çok şükür, birkaç eylem dışında ciddi bir eylem olmadı. İşte bu da iki örgütün işbirliğini gösteriyor.       

“ATAM İZİNDEYİZ DEMEKLE OLMUYOR”

-Türk Ordusu, terörle mücadele ve ülkenin geldiği nokta… Nasıl değerlendirirsiniz?

Türkiye Yüzyılı vurgusuyla başladık ya… O Türkiye Yüzyılı, bu iki kelimenin altı o kadar dolu ki…Yani altında o kadar çok detay var ki… Bilimin yüzyılı, tarımın yüzyılı, savunmanın yüzyılı, teknolojinin yüzyılı, eğitimin yüzyılı… Altı çok dolu… Türk Silahlı Kuvvetleri, bizim gözbebeğimizdir. Türk Ordusu, dünyanın en gözde ordularından birisidir. Geçmişte bu kadar askeri gücümüz yok muydu, vardı, imkanımız yok muydu, vardı. Ne yoktu? İrade yoktu. Türkiye olarak İsrail’in heronlarını kullanıyorduk ve heronların yazılım güncellemesini vermiyorlardı. Alman tanklarının modernizasyonunu Almanya yapmadı. Bütün bunları biz Türkiye olarak yaşadık. Parasını verdiğimiz F35’ten bizi çıkarmaya çalışıyorlar.   

Tüm bunların yanında bu bir kararlılık gerektirir. Bu topraklarda bu imkan vardır. Bu millette bu irade vardır. 

Cumhurbaşkanımızın güçlü iradesiyle Türkiye kendi SİHA ve İHA’sını, çok daha fazlasını yaparak savunmada çok ciddi bir aşamaya geldik. 

‘Atam izindeyiz’ demekle olmuyor. Boş ifadelerle değil. Gerçekten Türk Silahlı Kuvvetleri’ni güçlendirerek bunlar oluyor. Bu sizin caydırıcılık gücünüzü artırıyor. Azerbaycan’da Dağlık Karabağ sorunu yıllardır çözülmedi. Esasen kim çözdü? Türkiye olarak biz çözdük. Bu askeri güçle oluyor ve teknolojik güçle oluyor.       

“CHP’NİN TAŞ ÜSTÜNE TAŞ KOYDUĞU BEN DE GÖRMEDİM, ATALARIMIZ DA GÖRMEDİ”

-Peki… İsterseniz biraz da yerel seçimleri konuşalım. Siz aynı zamanda, AK Parti Genel Merkez Teşkilat Başkanlığı Akdeniz Bölge Koordinatörü olarak görev yapıyorsunuz. AK Parti yerel seçim hazırlığını nasıl gerçekleştiriyor, bölgenizdeki çalışmalar hangi aşamada?

Sayın Cumhurbaşkanımızın işaret fişeğini çakmasıyla birlikte yerel seçimlere ilişkin süreç başladı. AK Parti olarak, büyük şehirler de dahil olmak üzere tüm Türkiye genelindeki şehirlerimizde ciddi çalışmalar yapıyoruz. Allah’ın izniyle Antalya’yı yeniden alacağız. Adana, Mersin, Ankara ve İstanbul’u AK Parti olarak yeniden alacağız. Cumhuriyet Halk Partisi’nin taş üstüne taş koyduğunu biz görmedik, benim atalarım da görmedi. Yapılanı korumaktan acizler… Bakın, Antalya’da da aynı durumlar var. Antalya’ya gidin oradaki belediye başkanı, Mansur Yavaş gibi AK Partili belediyelerin yaptıkları dönemde yapılan çalışmaları dahi koruyamadılar. Dolayısıyla, biz yerel seçimlerde her seçimin kazananı, birinci partisi olan AK Parti olarak, hem Akdeniz bölgesinde ve hemde büyük şehirlerde de bu dönem ciddi çalışmalar yapıyoruz. Sahaya erken ineceğiz. Doğru adayları tespit edeceğiz ve doğru adaylarla bu seçimin kazananı inşallah biz olacağız.      

“VATANDAŞ, AK PARTİ VE ERDOĞAN’A GÜVENDİ”

-Türkiye pek çok bölgede büyük bir deprem felaketini yaşadı. Deprem bölgesinde yaşayan insanlarımızın sandığa gittiğinde büyük bir oy oranıyla AK Parti’ye oy verdiklerini gördük. Deprem bölgesinde yaşayan insanlarımız, genel seçimlerde neden ‘AK Parti’ dedi ve bu aynı durum yerel seçimlere de yansır mı?  

Çok doğru ve yerinde bir soru sordunuz. Genel merkezimizin talimatıyla ben depremde Malatya’da görevlendirildim. Birçok bakanımız, genel başkan yardımcılarımızın tamamı, milletvekillerimizin çok büyük bir kısmı hepsi deprem bölgesindeki bu illerimizde görevliydi. Bölgede çalışan birbirinden kıymetli STK’larımız oldu, hepsinden Allah razı olsun. Bu büyük bir felaketti. AK Parti ilk günden itibaren deprem bölgesindeki tüm illerimizde 7/24 vardı, tüm hizmetlerde yer aldı. AK Parti teşkilatlarımız büyük felaketin söndürülmesinde ve yaraların sarılmasında AK Parti teşkilatlarımız çok büyük rol oynamıştır. Gençlik kollarından, kadın kollarına, ana kademeye varana kadar, milletvekillerimizden bakanlara ve genel başkan yardımcılarımıza kadar hep bölgedeydik. 

Vatandaşımız, ‘Bizi bu enkazdan ancak AK Parti kurtarır’ diyordu. ‘Böyle bir tabloyu, böyle bir yıkımı ancak Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ortadan kaldırabilir’ diyordu. Biz bunu sahada gördük. 

“ANA MUHALEFET DEPREM BÖLGESİNDE YOKTU AMA PROVOKASYON YAPTI”

-Deprem bölgesinde muhalefet yok muydu?

Muhalefet deprem bölgesinde çeşitli provokatif eylemlerin dışında birşey yapmadı. İki gün sonra gittiler enkazın başına ‘devlet nerede, devlet yok, bakın enkaza dokunan yok’ dediler. Yakın bir tarihimizde böyle bir felaketi yaşamadık. Aynı gün içerisinde iki büyük deprem oldu. Her ikisi de 7’nin üzerinde yıkıcı bir depremdi. Devletin elinde ilk saatten itibaren bütün bilgiler vardı. İlk depremde hangi binaların yıkıldığı, bunların içerisinde işyeri olanların hangilerinin olduğu, ikamet edilen evlerin ayrımı yapıldı. Bu çalışma depremin ilk saatinden itibaren yapıldı. Daha sonra yaşanan depremle birlikte yıkılan binaların bir kısmı zaten boş olan binalardı. Dolayısıyla bizim burada öncelikli olarak müdahale etmemiz gereken yer neresidir? Dışarıdan baktığınız zaman o binanın bir işyeri olup olmadığını bilemiyorsunuz. İnsanların olmadığı ve işyeri olarak bilinen boş binaların önüne giderek provokasyon yaptılar. Boş binaların önüne gidip ‘devlet yok burada’ dediler. Deprem bölgesinde, provokasyona gelenlerin dışında CHP teşkilatlarını ben görmedim. AK Parti teşkilatlarının her kademesi oradaydı. Cumhur İttifakı’nın teşkilatları, üyeleri oradaydı.  Genel seçimlerde de vatandaşlarımız bu gerçekleri gördü ve AK Parti’ye oyunu verdi. Aynı şekilde yerel seçimlerde de vatandaşlarımızın yine AK Parti diyeceğine inanıyorum. AK Parti olarak bizim düsturumuz; Halka hizmet Hak’ka hizmettir. Vatandaşımızın hiçbir kesimini ayırt etmeden hizmet ediyoruz. 

“EKONOMİDE SORUN VAR”

-Türkiye’nin en önemli gündem başlıklarından birisi kuşkuşuz ekonomi ve ekonomiden kaynaklanan vatandaşın yaşadığı sıkıntılar… Ekonomiye dair neler söylemek istersiniz?

‘Bir sorun yok’ diyerek hiçbir sorunu görmemezlikten gelemeyiz ve sorunu çözemeyiz. Böyle bir sorun var ve bu sorunun var olduğunu kabul ediyoruz.  

“MİLYONLARCA İŞÇİYE KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ ÖDENDİ”

-Siyasi kimliğinizin yanı sıra siz aynı zamanda bir ekonomistsiniz… Size göre ekonomide nasıl bir sorun var ve bu soruna ilişkin nasıl bir çözüm öneriniz olur?

Döviz kurlarındaki dalgalanmaların kuşkusuz ekonomiye çok ciddi bir olumsuz etkisi var. Pandemi sürecinin de ülkemize vermiş olduğu çok ciddi bir ekonomik etki var. Türkiye olarak devletimiz, pandemi sürecinde milyonlarca işçiyi, memuru, vatandaşı sahipsiz bırakmadı. Devlet, pandemiden dolayı çalışamayan milyonlarca işçiye kısa çalışma ödeneği yaparak maaşlarını ödemiştir. Üretim tüm dünyada durdu. Yaşananların tüm dünyaya ekonomik bir maliyeti olmuştur.

Deprem felaketinde Yunanistan büyüklüğünde büyük bir alan Türkiye’de yıkıldı, canlarımızı kaybettik. Devletimiz deprem bölgesini ayağa kaldırmak için elinden gelen her adımı attı, atmaya devam ediyor. İşte bunun da ekonomiye ciddi bir maliyeti olmuştur.       

Elbette bu böyle devam etmeyecek ve bir noktada duracak. 

“ENFLASYONUN TEK HANELİ RAKAMA İNECEĞİNE İNANIYORUM”

-Ne zaman duracak ve vatandaşlarımız rahat bir nefes alacak?

Kimsenin elinde bir sihirli değnek yok ki, hemen dokunsun ve düzelsin ama Merkez Bankası’nın yapmış olduğu açıklamalardan da bildiğimiz gibi önümüzdeki yıl sonu itibariyle enflasyonun düşeceğini ve ilerleyen dönemlerde de tıpkı geçmişte olduğu gibi tek haneli rakama enflasyonun ineceğine inanıyorum. 

Yapılması gerekenler de var…

“BU YAPILMALI” DİYEREK ÖNERİDE BULUNDU

-Mesela neler yapılmalı?

Asgari ücretliye soruyorsunuz, memnun değil. Emekli memnun değil. Neden? Biz asgari ücreti haziran ayında açıkladık. Ne zaman ilk maaşlarını aldılar? Temmuz ayı bittikten sonra maaşlarını aldılar. Asgari ücretin açıklanmasıyla beraber zaten bütün fiyatlar arttı. Asgari ücretlinin alım gücü artmıyor veya çok kısa bir süre rahatlama getiriyor. 

Burada şuna yapmak gerekir esasen…      

 Öncelikle enflasyonun durdurulması anlamında enerji, ham madde ve işçilik şeklindeki üretimin maliyetlerini gözden geçirmeliyiz. 

Pandemi sürecinde devlet işçilere aylarca maaş ödedi. Şimdi ise ben ‘aylarca devlet maaş ödesin’ demiyorum. Asgari ücreti artırmak enflasyonu tetikliyor. Bunu kabul edelim. Asgari ücretin artışı enflasyonu tetiklediği gibi alım gücünü de artırmıyor. Dolayısıyla birşey yapmak gerekir.     

Alım gücünü artırmak için girdi maliyetlerini azaltmak ve işverenin sırtındaki yükü azaltmak anlamında adımlar atılması gerekir. Asgari ücreti 15 bin yapalım ama işverene yüklenen o 3 bin 500 TL’li maliyeti bir kereye mahsus sosyal güvenlik priminden düşürelim. İşverenin cebinden çıkan para değişmiyor üstelik o işçi için bir de SGK ödüyor. İşverene yansıtalım ama canını yakalım.  

İşverenin cebinden çıkan para değişmezse ve işçinin cebine giren para artarsa, bunun enflasyona ciddi etkisinin olacağını düşünüyorum. Bu durumda tabii ki Sosyal Güvenlik Kurumu’nun bütçesini de düşünmek gerekir. EYT çıktı ama EYT’nin de ciddi bir maliyeti var. Milyonlarca kişi emekli oldu ve bunun hazineye bir maliyeti var. Geçen sene böyle bir gider kaleminiz var mıydı, yoktu. 

Dolayısıyla bu söylediğimin hazineye maliyetini öngörerek söylüyorum. Ama bunu bir kereye mahsus yapmak durumundayız.

Ben bunu öneriyorum. Çünkü bütün bunlar, birbirini tetikleyen unsurlar. Bugün asgari ücretin 25 bin lira dahi olması alım gücü anlamında bir etkisi olmuyor.      

“MEHMET ŞİMŞEK PİYASALARA GÜVEN VERDİ”

-Sayın Bakan Mehmet Şimşek iş dünyasına, ekonomi ve yatırım dünyasına bir güven vermiş durumda mı?

Evet, bir güven verdi. En son açıklanan enflasyon tahminlerine baktığınız zaman daha gerçekçi rakamlarla çıktılar. Ekonomi yönetiminin, hem piyasaya, hem iş dünyasına ve hem de vatandaşımıza bir güven verdiğini görüyoruz. İnşallah orta vadede bunun da üstesinden geleceğimize inanıyorum.  

“BÖYLE BİR ADALETSİZLİK OLMAZ”

-Ankara Meslekte Dayanışma Derneği’nin faaliyetlerini biraz konuşalım. Başkanı olduğunuz ANMESDAY’ın faaliyet alanına ilişkin neler söylemek istersiniz?

Ankara Meslekte Dayanışma Derneği’nin hem kurucu ve hem de mevcutta genel başkanıyım. ANMESDAY Ankara merkezli olarak 2017 yılında kuruldu. Şu anda 800 civarında mali müşavir üyemiz var. Meslektaşlar arasındaki dayanışmayı sağlamakla birlikte, mesleğe yeni başlayanlarla, kıdemlileri biraraya getirme amacındayız. Bizim mesleğimiz içinde kendi alanlarında uzmanlaşmış olanlar var. Örnek veriyorum; kooperatifler… Bu alanın muhasebesinde uzlaşmanlaşmış olanlar var. Bazı arkadaşlarımız kamuda uzmanlaşmış, bazı arkadaşlarımız serbest çalışma alanlarında uzmanlaşmış…

Mesleğe yeni başlamış ve başlamakta olan arkadaşlara bir tecrübe aktarımı yapılıyor. Bunun yanında sosyal faaliyetlerimizde oluyor. Özellikle TÜRMOB konusunda ANMESDAY iddialı işler yapıyor. Biz Ankara’da olduğumuz için, Türkiye’nin diğer illerindeki meslektaşlarımız da bizleri arayarak bilgi alıyor ve biz onlara da yardımcı oluyoruz. Bizim en temel hedeflerimizden bir tanesi şudur…. Yeri gelmişken söylemek isterim….

Türkiye’de yaklaşık 120 bin mali müşavir var. Yaklaşık 5 bin de yeminli mali müşavir var. Bizim üst birliğimiz TÜRMOB… 125 bin kişilik bir meslek ordusuyuz aslında biz. 120 bin kişi 4 kişi ile temsil ediliyor, 5 bin kişi 5 kişi ile temsil ediliyor. Delegasyon sayısı anlamında örnek verecek olursam… 1850 delegenin, 1800’ü mali müşavir, 50 tanesi ise yeminli mali müşavir. (Anlaşılır olsun diye yaklaşık olarak söylüyorum bunları)   1.800 mali müşavir delege, 1 kişiye oy verse başkan seçemiyor. 5 tane yeminli mali müşavir 1 yeminli mali müşavire oy verse onu başkan seçiyor. 

Böyle bir düzen olmaz. Böyle bir adaletsizlik olmaz. Ankara Meslekte Dayanışma Grubu’nun, evet Ankara’daki meslektaşların dayanışması ile birlikte Türkiye’de bulunan 120 bin mali müşavirin, mesleğin temel sorunu olan bu sorunların çözümünde de ciddi bir iddia koymuş durumda.

Farkındalık olsun diye bu adaletsizliği birçok yerde anlatıyorum.  ‘Çok oy alanın değil az oy alanın kazandığı bir sistem var’ diyerek bunu anlatıyorum. 

Geçmişte de gündemde çok yer alan barolar ve bazı meslek kuruluşları, sözde meslekleriyle ilgili değil de mesleğin dışında her işi yapıyorlar. Sanki bir meslek örgütü yönetmiyorlar, bir siyasi partinin temsilcileri gibi hareket ediyorlar.       

“İLKELİ BİR YAYINCILIK ÇİZGİNİZİN OLDUĞUNU BİLİYORUZ”

-Doping Medya Grubu; artı5tv ve yayıncılık faaliyetlerimizle ilgili neler söylemek istersiniz?

İsim vermeyerek söyleyeyim; ben birçok kanalın stüdyosuna çıktım, çok yayına da katıldım. Oldukça başarılı bir ekibiniz var, öncelikle bunu ifade edeyim. Oldukça başarılı bir stüdyonuz var. Birçok ulusal kanalda belki olan, hatta bazılarında olmayan stüdyonuz var.   

Ben yayıncılık hayatınızda başarılar diliyorum. İlkeli bir yayıncılık çizginizin olduğunu biliyoruz. Bir boşluk vardı, bu boşluğu da dolduracağınıza inanıyorum. Başarılar diliyorum.    

Exit mobile version