Tarihimizi yüz yıla sığdırıp tören düzenleyenlere…

İşte “Tarihimizi yüz yıla sığdırıp tören düzenleyere…” başlıklı o yazı;

En azından şu Malazgirt’ i de içine almazsanız çok ayıp oluyor.

Bin yıllık tarihimizin sadece yüz yılını kutladığımızda  devlet ve millet adamı olarak bir kişi çıkıyor karşımıza,  diğerleri cumhuriyetin meriyetinden kaldırılmış müzelikler! Büyümüyoruz, cüce oluyoruz.

En azından geçmişimize sadakatsizlik değil de nedir? 

Devlet adamı,  son yüz yıla damgasını vuran Mustafa Kemal’in toprak olan kabrine bağlılıklarını bildirmeden koltuğuna oturamıyor. 

Erkekse gitsin otursun.

Veya bu ülkede oturma hürriyeti yok mu?

İstemezse de koltuğunun sevdasına biat edecek…

Mecburdur diyecek…

Hilafeti lağvettin kabul,

yazıyı kaldırdın kabul, ezana yasak koydun kabul, yabancılaşmaya karşı gelen bunca âlim ulemayı İstiklal mahkemelerinde sözde yargılayarak ipe çektirdin kabul, kadınlara hürriyet adı altında istedikleri gibi yaşama hakkını verdin kabul, dışarıdan Antik Yunan’ın cumhuriyetini, laikliğini, demokrasisini getirerek ülkeyi kültürel olarak tamamen dışa bağımlı hale getirdin kabul…

İşte 10 Kasım

Tarihimize şan ve şeref veren diğer devlet adamları sanki hiç yokmuş gibi sadece bir kişi. Ölüm sadece bir kişiye gelmiş diğerlerinin ölümü ölüm değil! Ulu önder Mustafa Kemal, başka yok! 

Hanı Fatihler, hanı Yavuzlar, hanı Kanuniler? Hanı Haçlı ordularını çil yavrusu gibi dağıtan Selahattin Eyyübiler?

En azından 11. Abdülhamit gibi bir devlet adamını yüz yıla sığdıramaz mıydınız? En zor ve çileli dönem ona ait.. Devleti parçalamak isteyen iç ve dış tüm kahpeler ele ele vererek karşısında iken ülkeyi 33 yıl yönetti.

Ona da acı bir siren yok mu?

Mustafa Kemal,  1932’lerde İsmail Habib Sevük’e dikte ettirmiş olduğu “Hakikat Nerede” şiirinde şöyle diyordu:

Gafil, hangi üç asır, hangi on asır,

Tuna ezelden Türk diyarıdır.

Bilinen tarihler söylememiş bunu.

Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,

Dinleyin sesini doğan tarihin,

Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak, 

Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin.

Asya’nın ortasında Oğuz oğulları…”

O zaman öyle idi  şimdi üç adımlık yüz yıl oldu. 

Bu demektir, geçmişi baştan sona siliyoruz. 

İsmet paşa hatıralarında öyle diyor, Osmanlı Türkçesini kaldırmalarının nedeni yeni nesil geçmişle bağlantısını koparsın diye imiş. 

Şimdi de bu iktidar yüzyılı meşrulaştırarak Kemalizm’in altına imzasını atınca deldiği dağları, yapmış olduğu hizmetleri sildi attı.  

Kalantor CHP’liler bile sustu, şaşırdı.

Ve şimdi de 10 Kasım diye sirenler yine bir kişiye çalıyor. 

Ve de törene bakıyoruz, ne tarihimizde ne de İslam’ı anlayışta öyle bir kutlama yok. Kutlarız da o şekilde kutlamayız. Müslüman Müslüman’a Fatiha okumakla yükümlü, tapınmakla değil. Roma döneminden kalma putlara ait bir tören şekli. Kaldı ki madem bu ülkeye laikliği getirdiniz o halde isteyen istediği gibi yapsın, devleti araya sokma da neyin nesi? Saat dokuzu beş geçince insanlar işlerine gidemiyor, hastalar ambulanslarda zoraki bekletiliyor. 

Hiçbir ülkede olmayan tam bir devlet dayatması. 

Yanına Koruma kanunu koyunki…

 Yüzüncü yılın şanına uygun olsun fesli efendiler…

Exit mobile version