SON DAKİKA HABERLERİ

AvrupaHaberManşetlerSon Dakika

Kader Haritayla Değil, Kurumlarla Yazılır

“Coğrafya kaderdir” der İbn Haldun. Ama bu cümle, modern dünyada artık yetersiz kalıyor. Çünkü bugün milletlerin kaderini çizen haritalar değil, o haritalar üzerine inşa edilen kurumlar, yasalar, eğitim sistemleri ve siyasal kararlılıktır. Daron Acemoğlu’nun ortaya koyduğu çarpıcı tez de tam bu noktada devreye girer: Kurumlar kaderdir.

Bugün Türkiye bu tezi en çarpıcı şekilde doğrulayan örneklerden biridir. Zira Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte devlet mekanizmasında atılan adımlar, Cumhur İttifakı’nın ortaya koyduğu siyasi irade sayesinde güçlü ve kapsayıcı kurumların inşasına yönelik ciddi bir dönüşüm başlatmıştır.

Acemoğlu Ne Diyor? Neden Bazı Ülkeler Kalkınır, Diğerleri Yoksul Kalır?

Daron Acemoğlu ve James A. Robinson’un Ulusların Düşüşü kitabında sorduğu temel soru şudur: Neden bazı toplumlar zenginleşir, bazıları fakirleşir? Cevap ne iklimdedir ne yeraltı kaynaklarında. Asıl fark, kurumsal yapıdadır. Bir ülkenin siyasi ve ekonomik kurumları kapsayıcı mı yoksa dışlayıcı mı? Hukukun üstünlüğü sağlanıyor mu? Girişimciliğe, üretime, eğitime alan açılıyor mu?

İşte bu sorulara verilen cevabın şekli, bir milletin kaderini tayin eder.

Türkiye Ne Yaptı? Devlet Aklıyla İnşa Edilen Yeni Bir Kurumsal Model

Türkiye son yıllarda ciddi bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Cumhur İttifakı’nın istikrarlı yönetimi, özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin getirdiği hızlı karar alma mekanizmalarıyla, devletin kurumsal reflekslerini güçlendirmiştir. Yargı reformları, kamu yönetiminde etkinlik, yerli ve milli savunma sanayi hamleleri, dijitalleşme yatırımları ve girişimcilik destekleriyle birlikte kalkınmanın temelleri daha sağlam hale getirilmektedir.

Eğitim, teknoloji ve sanayi politikalarında atılan adımlar; yalnız bugünün değil, geleceğin de kurumsal Türkiye’sini inşa etmeye yöneliktir.

Acemoğlu’nun dediği gibi; önemli olan, halkın potansiyelini bastıran değil, onu harekete geçiren kurumlar kurabilmektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde atılan bu yapısal adımlar, Türkiye’nin kalkınma rotasını belirleyen güçlü bir iradenin ürünüdür.

Dünyada Dengeler Değişirken, Türkiye Kurumsal Gücüyle Öne Çıkıyor

Pandemi, savaşlar ve küresel ekonomik krizler çağında Türkiye, kendi kaynaklarına dayalı bir üretim ekonomisi oluşturmaya, stratejik bağımsızlığını pekiştirmeye ve dışa bağımlılığı azaltmaya odaklanmıştır. TOGG’dan TCG Anadolu’ya, savunma sanayinden enerji yatırımlarına kadar uzanan geniş yelpazede devlet aklı ve kurumsal kapasite sahaya yansımaktadır.

Bu başarı, sadece coğrafi avantajla açıklanamaz. Burada işleyen şey; siyasi kararlılık, halk desteği ve kurumların yeniden yapılandırılmasıdır.

 

Kader Değil, İrade ve Sorumluluk

Felsefeci Sartre “İnsan, yaptığı tercihlerle tanımlanır” der. Türkiye de son yıllarda kaderini yeniden yazacak bir tercih yapmıştır. Bu tercih, güvenliğe, üretime, yerli teknolojilere ve milli kimliğe dayalı kalkınmacı bir modeldir. Kurumlar da bu vizyonla şekillenmektedir.

Bu yönelim, sadece bugünün değil, gelecek nesillerin de refahını güvence altına alacak bir kurumsallaşmanın temelidir.

Kaderi Kurumlar Belirler, İrade Yazıya Döker

Coğrafya bize başlangıç noktası sunar. Ama yol haritasını siyasi irade ve halkın ortak inancı çizer. Cumhur İttifakı’nın attığı adımlar, Türkiye’nin sadece kendi coğrafyasına değil, bulunduğu bölgenin geleceğine yön verecek kurumları inşa etme iddiasını taşımaktadır.

Daron Acemoğlu’nun ifadesiyle: Kalkınmanın anahtarı kapsayıcı kurumlardır. Türkiye, bu kapsayıcılığı sadece lafla değil, icraatla ortaya koymaktadır. Kader artık dışsal bir yazgı değil; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yön verdiği, halkın iradesiyle şekillenmiş bir yükseliş projesidir.

Yanıt Ver

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Haberler İlginizi Çekebilir