İran yönetimi, başkenti Tahran’dan güneye, Makran kıyılarına taşıma kararını resmen duyurdu. Resmi gerekçeler hava kirliliği, deprem riski ve altyapı sorunları gibi görünse de, perde arkasında çok daha ciddi dinamikler olduğu açık. Özellikle kuzeydeki Türk nüfusunun siyasi ve kültürel olarak kendini daha fazla hissettirmesi, Türkiye’nin Türk dünyası ile kara bağlantısını güçlendirme hamleleri ve İran’ın bölünme korkusu, bu kararın asıl nedenleri arasında olabilir.
Tahran’ın Zorlukları ve Makran’ın Cazibesi
İran hükümeti, başkenti taşımanın temel nedenleri arasında Tahran’daki yoğun nüfus, hava kirliliği, su kıtlığı ve deprem riskini gösteriyor. Yaklaşık 15 milyon insanın yaşadığı Tahran, yıllardır altyapı sorunlarıyla boğuşuyor.
Tahran, ciddi çevresel ve doğal afet riskleriyle karşı karşıya. İran Enerji Bakanlığı’na bağlı Su Kaynakları Yönetim Şirketi’nin raporuna göre, şehrin su depolarının sadece %23’ü dolu ve bu oran son 5 yılın ortalamasının %18 altında. Bunun yanı sıra, aktif fay hatlarının bulunduğu bir bölgede yer alması, olası bir büyük depremin ülkenin yönetim merkezini felç etme riskini artırıyor. Ayrıca, özellikle kış aylarında yoğun hava kirliliği nedeniyle Tahran’da ciddi bir sağlık krizi yaşanıyor.
Bu sorunlar göz önüne alındığında, hükümet başkenti daha güvenli ve stratejik bir noktaya taşıma fikrini uzun zamandır değerlendiriyordu. Ancak burada kritik bir detay var: Neden Makran?
Deniz Ticaretine Açılmak; Hazar’dan Vazgeçmek Mantıklı mı?
Hükümet yetkilileri, yeni başkentin güneyde, Basra Körfezi’ne yakın Makran bölgesine taşınacağını ve bu bölgenin deniz ticaretini geliştirmek için ideal olduğunu belirtiyor.
Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Rıza Arif, “Deniz odaklı kalkınma stratejisi doğrultusunda Makran’ın geliştirilmesi hükümetin öncelikleri arasındadır” diyerek bu planın önemini vurguladı. İran, bu hamleyle Asya pazarına açılmak, petrol ve doğalgaz ihracatını güçlendirmek ve Çin’in “Kuşak ve Yol” projesine daha fazla entegre olmak istiyor.
Ancak burada büyük bir çelişki var: Eğer İran gerçekten deniz ticaretini geliştirmek istiyorsa, neden kuzeydeki Hazar Denizi’ni terk edip güneydeki Basra Körfezi’ne yöneliyor?
Tahran, Hazar Denizi’ne oldukça yakın bir konumda ve buradan Rusya, Orta Asya ve Kafkasya ile güçlü ticaret ağlarına sahip. Hazar kıyısındaki limanlar, yıllardır İran’ın dış ticaretinde kritik bir rol oynuyor. Ancak başkentin Makran’a taşınması, İran’ın kuzeydeki ticaret yollarını ikinci plana ittiğini gösteriyor.
Bu tercih, İran’ın kuzeyde artan Türk etkisini ve siyasi riskleri dengelemek için güneye yöneldiği yorumlarına neden oluyor.
Türk Nüfusu ve Bölünme Korkusu
İran’ın kuzeyi ve orta bölgeleri, Azerbaycan Türkleri başta olmak üzere milyonlarca Türk kökenli vatandaşın yaşadığı bir coğrafya. İran genelinde Türklerin sayısının 25 ila 30 milyon arasında olduğu tahmin ediliyor. Ancak son yıllarda bu topluluk, İran’ın politikalarına karşı daha yüksek sesle taleplerini dile getirmeye başladı.
– Statlarda Türkçe marşlar ve sloganlar giderek artıyor.
– Azerbaycan Türkleri, Güney Azerbaycan Hareketi gibi gruplarla daha fazla örgütleniyor.
– İran’ın kuzeyinde Türkiye ve Azerbaycan’ın etkisi giderek artıyor.
Özellikle Zengezur Koridoru’nun açılma ihtimali, İran için büyük bir tehdit olarak görülüyor. Eğer Türkiye, Azerbaycan üzerinden doğrudan Türk dünyasına kara bağlantısını sağlarsa, İran’ın kuzey ve orta kesimlerinde Türkiye’nin etkisi artabilir. Bu, İran’ın en büyük korkularından biri.
Makran’a taşınan bir başkent, İran’ın kuzeydeki etnik hareketlenmelere karşı daha güvenli bir noktaya çekildiği anlamına da gelebilir.
İran’ın Yeni Başkenti, Rejimi Koruma Stratejisi mi?
Başkentin Makran’a taşınması, aynı zamanda rejim için bir güvenlik önlemi olarak da değerlendirilebilir.
Siyasi ayaklanmaların yönetimi: Tahran’da olası bir iç karışıklık veya protesto dalgası başlarsa, merkezi yönetim doğrudan hedef alınabilir. Ancak Makran gibi nispeten izole bir bölgede yeni bir başkent, bu tür risklere karşı daha korunaklı olabilir.
Askeri kontrol: İran, yeni başkenti Basra Körfezi’ne daha yakın bir noktaya çekerek, bölgedeki askeri varlığını güçlendirebilir.
Etnik dengeleri değiştirme: Türk nüfusunun yoğun olduğu kuzey ve batı bölgeleri, merkezi yönetimden daha da uzaklaştırılarak zayıflatılmak istenebilir.
Bu strateji, rejimin kendi güvenliğini sağlama amacı güttüğünü ve etnik-siyasi hareketleri kontrol altında tutmaya çalıştığını gösteriyor.
İran’ın Yeni Dönemi Başlıyor mu?
İran’ın başkentini taşıma hamlesi, sadece ekonomik ve çevresel faktörlerle açıklanamayacak kadar büyük bir karar. Görünen nedenler dışında, rejimin geleceğini koruma ve olası bölgesel tehditleri önleme çabası da bu kararın arkasında olabilir.
– Tahran’dan vazgeçmek, kuzeydeki Türk nüfusunun etkisini azaltma çabası olabilir.
– Zengezur Koridoru’nun açılması, İran’ın Türk dünyası üzerindeki kontrolünü zayıflatabilir.
– Deniz ticaretine yönelmek, İran’ın Çin ve Asya pazarlarına entegrasyonunu hızlandırabilir.
Ancak başkenti taşımak, ülkenin kuzeyindeki dinamikleri yok etmeye yetmeyecek gibi görünüyor. Aksine, bu hamle, İran’ın kuzey bölgelerinde daha büyük bir kimlik hareketinin başlamasına neden olabilir.
İran, başkenti taşıyarak siyasi riskleri yönetmek, ekonomik fırsatlar yaratmak ve rejimini korumak istiyor. Ancak bu kararın, bölgedeki dengeleri nasıl etkileyeceğini ve İran’ın iç istikrarına ne gibi sonuçlar doğuracağını zaman gösterecek.