Dilek Yıldırım

Tarih: 13.11.2025 23:46

Ekranların Ötesindeki Işık!

Facebook Twitter Linked-in

Şimdi o tebeşir tozunun yerini parmak uçlarımızın dokunduğu ekranlar aldı. Ders zili değil, artık bildirim sesi çalıyor. Bilgi bir tık uzağımızda, ama bazen o bir tık, bizi birbirimizden bir o kadar uzaklaştırabiliyor.

Eskiden öğrenme, sınıfın dört duvarı arasında başlar ve orada biterdi. Şimdi o duvarlar kalktı. Artık bir tablet, bir uygulama ya da yapay zekâ destekli araç, bir çocuğun hayatını değiştirebiliyor. Özellikle özel gereksinimli çocuklar için teknoloji, adeta sihirli bir anahtar oldu. Doğru ellerde kullanıldığında, sessiz dünyaların kapılarını aralıyor; kelimelerin ulaşamadığı yerlere dokunabiliyor.

Bir tablet uygulamasıyla ilk kez iletişim kuran otizmli bir çocuk...
Sesli kitaplarla okumanın keyfini keşfeden bir öğrenci...
Dikkatini toplayamayan bir çocuğun, interaktif oyunlarla odaklanmayı öğrenmesi...
Ya da bir köy okulunda, büyük şehirlerdeki eğitmenlerle çevrim içi derslere katılan bir öğrenci…
Bunların hepsi teknolojinin kalbe değdiği anlardan sadece birkaçı.

Artık engelleri kaldırmak sadece bir niyet değil, bir imkân meselesi. Görme engelli öğrenciler için sesli uygulamalarişitme engelliler için iletişim araçlarıöğrenme güçlüğü çeken çocuklar için kişiselleştirilmiş eğitim yazılımları… Hepsi eğitimde fırsat eşitliği adına atılmış büyük adımlar.

Ama bir yandan da… sessizlik büyüyor.
Ekran süresi uzadıkça, göz teması kısalıyor.
Bir öğretmenin öğrencisine attığı o sıcak bakış, bir ekranın soğuk ışığında kaybolabiliyor.
Eğitim sadece bilgi aktarmak değildir; hissetmektir, dokunmaktır, bir kalbin başka bir kalbe temas etmesidir.
Bir öğretmen, öğrencisinin gözlerindeki ışıltıyı bir bakışta anlar. Oysa ekranlar, o ışığı fark edemez. Uygulamalar cümleleri okur ama yüreğe dokunmaz.

O yüzden teknolojiyi ne yüceltmeliyiz ne de küçümsemeliyiz.
Çünkü teknoloji bir amaç değil, sadece bir araçtır.
Ve o aracın neye dönüşeceğine karar veren şey, öğretmenin kalbidir.

Evet, teknolojiye sırt çevirmek bugünü reddetmektir.
Ama ona teslim olmak, eğitimin ruhunu kaybetmektir.
Bir ekran çocuğu geleceğe hazırlayabilir, ama onu “insan” yapan, öğretmeninin sevgisidir.

Teknoloji bir kalem gibidir aslında. Kalem, öğretmenin elinde anlam bulur; tıpkı teknoloji gibi…
Doğru ellerde tutulduğunda bir mucizeye dönüşür, yanlış ellerde kaybolur gider.

O yüzden unutmamamız gereken bir şey var:
 Ekranların ışığı, çocuklarımızın iç dünyasındaki ışığı asla gölgelememeli.
Çünkü geleceği parlak yapan şey teknoloji değil, o teknolojiyi sevgiyle kullanan insanlardır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —