Her biri farklı bir hikâye, farklı bir yolculuk, farklı bir cevherdir. Ama çoğu zaman, bu cevherin parlamasını yalnızca öğretmene yüklemeye meyilliyiz. Oysa eğitim, tek başına bir öğretmenin sırtlanabileceği kadar hafif bir yük değildir.
Çocuk, okula adım attığında aslında çoktan bir yolculuğun içindedir. Evde gördüğü sevgi, duyduğu sözler, yaşadığı günlük deneyimler onun kişiliğinin temel taşlarını oluşturur. Evde bağırış duyarak büyüyen bir çocuk, sınıfta sessizleşir; evde sabır ve anlayış gören bir çocuk, çabasıyla ilerler; evde dinlenip değerli hisseden bir çocuk, okulda kendini ifade etmekten korkmaz.
Bu yüzden ailelerin rolü yalnızca “çocuğu okula göndermek” değildir. Asıl görev, her gün ona görünmez bir çanta hazırlamaktır: içine sevgi, güven, ilgi, sabır ve merak koymak. Ben bunu çok iyi bilirim; çünkü bazen bir öğrencim geldiğinde gözlerinde bir kıvılcım görürüm, bazen de o kıvılcım eksik görünür. Eksik olan o çantadır.
Bir öğretmen mucizeler yaratmaz, ama çocuğun içindeki gizli mucizeyi görünür kılabilir. En güçlü aracımız kalem değil; sabrımızdır. En etkili yöntemimiz kitap değil; sevgimizdir. En keskin duyumuz gözü değil; yüreğimizdir. Eğitim sadece bilgi aktarmak değildir; bazen gülümsememiz, bazen sabırlı bir bakışımız bir çocuğun hayatını değiştirebilir.
Öğretmen de insandır; geceleri uykusuz, sabahları yorgun, bazen kendi iç sesiyle savaşan bir insandır. İşte bu yüzden aileyle kurulan sağlam bir bağ, öğretmenin yanında en güçlü dayanağımızdır. Bir anne “Evde bu konuda zorlanıyoruz, ne yapabiliriz?” dediğinde aslında şunu söylüyordur:
“Bu çocuğun geleceği için birlikteyiz.” İşte o anda eğitim başlar; o anda birlik olur; o anda çocuk kazanır.
Çocuklar tutarlılığı sever. Evde “Ekran süren doldu” deniyorsa, okulda da bu sınır desteklenmelidir. Evde “Arkadaşlarına saygılı ol” öğretiliyorsa, okulda bunun uygulanması yapılmalıdır. İki dünya aynı dili konuşmazsa çocuk bocalar, ama aynı dili konuşursa güçlenir.
Benim için unutulmaz olan anlar vardır; mesela bir öğrencim evde sabırlı olmayı öğrendiği için sınıfta zorlansa da pes etmez, küçük bir başarısında “Bak işte başardın!” demekle gözleri ışıldar. Bir başka öğrencim ise evde sevgi görmediği için kendini sessizce geri çeker, küçük bir destekle bile kalbi ısınır. İşte bu yüzden aile, öğretmen ve çocuk el ele yürüdüğünde eğitim gerçek anlamına kavuşur.
Her çocuk biriciktir, her çocuk bir cevherdir. Onu doğru dokunuşlarla bir tabloya dönüştürmek sadece öğretmenin veya anne-babanın görevi değildir; bunu hep birlikte yapmalıyız. Bir çocuğun başarısı üç unsurun buluşmasıyla gerçek olur: Ailenin sevgisi, öğretmenin rehberliği ve çocuğun çabası.
Ve inanın bana, işte o zaman sınıfta attığınız her adım, söylediğiniz her söz ve gösterdiğiniz sabır bir ömür boyu değer taşır. Çünkü bir çocuğun kalbinde bıraktığınız iz, sadece bugününü değil yarınını da şekillendirir.