Merhaba sevgili okurlarım,
Geçtiğimiz hafta sizlerle kültür ve sanatın sessiz güzelliğini, hayatımıza dokunan o zarif elini paylaşmıştım. Yazdıklarıma gelen mesajlarınız, yorumlarınız ve gönülden destekleriniz bana bir kez daha gösterdi ki: sanat, aslında hepimizi birbirine bağlayan görünmez bir köprü.
Bugün bu köprünün biraz daha ortasında durup etrafı birlikte seyretmek istiyorum.
Hepimiz günlük hayatın hengâmesinde kaybolurken bazen tek bir an her şeyi değiştirebilir. Bir melodinin kulağımıza değmesi, sahnede oyuncunun gözlerindeki titrek bir ifadeyi yakalayıvermemiz, bir fotoğrafın kadrajında saklı hikâyeyi fark etmemiz…
İşte o anda zaman biraz yavaşlar. Nefesimiz değişir. İçimizde uzun zamandır dokunamadığımız bir duygu kendine yer açar.
Sanat bizi iyileştirmeye devam eder çünkü: Hafızamızı tazeler, Kalbimizi tamir eder, Zihnimizi özgürleştirir.
Belki de bu yüzden sanat, insanlığın en eski ama en taze dilidir.
Geçen gün bir köy evinin duvarında asılı eski bir kilim gördüm. Renkleri solmuştu, deseni yer yer kaybolmuştu. Ama orada duran şey bir kilimden çok daha fazlasıydı. O desenlerde bir annenin sabrı, bir ninenin duası, bir toplumun ortak sesi vardı.
İşte kültür tam da budur:
Hiç konuşmadan bize her şeyi anlatan bir hafıza.
Bir genç grafiti yaparken de, bir dede torununa masal anlatırken de, bir kadın el emeğiyle çini işlerken de aslında kültürün geleceğine bir imza atar.
Bu yüzden kültür, sahip çıktıkça büyüyen, paylaştıkça güçlenen bir mirastır.
Bugün gençlerin ürettiği sanatın enerjisi bambaşka. Dijital dünyada yeni teknikler, yeni diller, yeni cesaretler doğuyor. Bir genç sanatçının çizdiği illüstrasyon bir anda milyonlara ulaşıyor. Bir kısa film uluslararası bir festivalde alkış topluyor. Bir genç müzisyen bir odacıkta yaptığı kayıtla gönüllere dokunuyor.
Ve ben tüm içtenliğimle şuna inanıyorum:
Bu ülkenin yarını, bugün özgürce üreten gençlerin ellerinde şekilleniyor.
Onların hayal gücünü beslemek, onlara alan açmak, seslerini duymak hepimizin görevi.
Sanat yalnızca estetik bir zevk değildir; bazen bir başkaldırıdır, bazen bir sığınak, bazen bir aynadır. Kendimize bile itiraf edemediğimiz şeyleri sanat eserlerinde gördüğümüzde şaşırmamız boşuna değildir.
Çünkü sanat bize dönüş yolunu gösterir.
Kendimize, duygularımıza, insanlığımıza…
Ve belki de en önemlisi, birbirimize.
İlk yazımda söylediğim gibi: Bu yol tek başına yürünecek bir yol değil. Her yazımda sizlerin nefesini, düşüncesini, yüreğini hissediyorum. Bu da bana cesaret veriyor.
Şimdi yeni bir sayfa daha açıyoruz.
Belki bir sonraki yazıda bir sanatçının hikâyesine konuk olacağız.
Belki unutulmuş bir zanaatın peşinden gideceğiz.
Belki de bir çocuğun yaptığı küçücük bir resim bize bambaşka bir dünyanın kapısını aralayacak.
Ama ne olursa olsun, şundan eminim:
Sanatla yürüyen bir toplumun umudu hiç bitmez.
Sanatla kalın, kültürle nefes alın.
Güzelliği fark eden gözlere, sesi duyan kulaklara ve kalbiyle gören herkese selam olsun…