Salih Altınışık

Tarih: 19.08.2025 15:02

Beyaz Saray’daki Sandalye Düzeni: Hegemonya mı, Diplomasi mi?

Facebook Twitter Linked-in

Oval Ofis’te bir masa, masanın arkasında oturan ABD Başkanı ve karşısına adeta birer “öğrenci” gibi sıralanmış Avrupalı devlet başkanları... İlk bakışta sıradan bir diplomatik görüşme gibi görünen bu sahne, biraz daha dikkatle incelendiğinde uluslararası sistemin derin yapısını gözler önüne seriyor: Bir “patron” ve onun karşısında “talimat” bekleyenler.

Hegemonya Tiyatrosu

Uluslararası ilişkiler teorilerinde sıkça kullanılan bir kavram vardır: hegemonya. Hegemonya yalnızca askeri ya da ekonomik güçle değil, aynı zamanda sembollerle, ritüellerle ve temsillerle de kurulur. Oval Ofis’teki bu görüntü, işte tam da böylesi bir hegemonya tiyatrosunun sahnelenmiş hali gibiydi. Masanın arkasında yalnızca bir başkan değil, “küresel güç merkezi” imajı oturuyor; karşısında ise sözde bağımsız devletlerin liderleri, ama fiiliyatta karar bekleyen figüranlar.

Ukrayna-Rusya Savaşının Ötesi

Savaşın cephedeki gerçekliği elbette ki inkâr edilemez. İnsanlar ölüyor, şehirler yıkılıyor, milyonlarca insan yerinden ediliyor. Ancak bu fotoğraf, savaşın yalnızca Ukrayna ile Rusya arasında değil, çok daha büyük bir satranç tahtasında oynandığını hatırlatıyor. Mesaj çok açık: “Sizler, benim belirlediğim stratejinin birer taşısınız.”

Diplomasi mi, Hiyerarşi mi?

Diplomaside eşitlik ilkesi, uluslararası hukukta temel bir değerdir. Devlet başkanları, halklarını temsil eden en yüksek makamdır ve birbirleriyle eşit seviyede görüşmeleri beklenir. Ancak burada gördüğümüz, diplomasi değil; hiyerarşi. Bu görüntü, yalnızca temsil edilen milletlere değil, aslında insanlığın eşitlik idealine de yapılmış bir saygısızlık değil midir?

“Dünya Beşten Büyüktür”ün Yankısı

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllardır dile getirdiği “Dünya beşten büyüktür” sözü, işte tam da bu tabloyu çözümleyen bir slogandır. Çünkü mesele yalnızca BM Güvenlik Konseyi’nin yapısı değil, küresel güç ilişkilerinin ruhudur. Birkaç ülkenin geri kalan tüm devletlere “öğretmen” edasıyla ders vermesi, dünya düzeninin adalet üretmediğinin somut kanıtıdır.

Adaletin İmkânı

Şimdi asıl soruyu soralım: Böylesi bir dünyada adalet mümkün olabilir mi?
Adalet, yalnızca mahkeme salonlarında değil, uluslararası siyasetin masasındaki oturma düzeninde de şekillenir. Eşitliği reddeden, bağımsız devletleri vesayet altına sokan bir düzenin adalet üretmesi imkânsızdır. O yüzden, adalet için önce bu semboller değişmeli; bağımsız devletlerin sesini kısmayan, eşit temsile dayalı bir dünya düzeni kurulmalıdır.

Oval Ofis’teki o fotoğraf, aslında bir anlık görüntüden ibaret değil; küresel sistemin fotoğrafıdır. O sistem ki, eşitliği değil üstünlüğü, adaleti değil çıkarı esas alıyor. İşte bu yüzden, “Dünya beşten büyüktür” sözü yalnızca bir siyasi slogan değil, aynı zamanda 21. yüzyılın adalet arayışının felsefi manifestosudur.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —