Devlet Bahçeli’nin Kürtlerin silah bırakması gerektiğine dair yaptığı açıklama, sadece Türkiye’nin iç siyaseti açısından değil, bölgesel jeopolitik bağlamda da kritik bir anlam taşıyor. Türkiye’nin Kürtlerle kuracağı ilişkinin nasıl şekilleneceği, sadece Ankara’nın değil, Tel Aviv, Washington, Londra ve Moskova‘nın da yakından takip ettiği bir mesele. Ancak burada gözden kaçan önemli bir nokta var: İsrail’in kendi içindeki çatışma ve bu çatışmanın bölgesel politikalara etkisi.
Bugün İsrail içinde iki farklı siyasi akım açıkça karşı karşıya gelmiş durumda. Bir yanda Netanyahu ve Likud’un temsil ettiği milliyetçi, güvenlik eksenli ve yayılmacı politikalar var. Bu kesim, Gazze’de yürüttüğü savaş ile sadece Hamas’ı değil, Filistinlileri tamamen sistem dışına itmeyi ve bölgedeki tüm Arap unsurlarını zayıflatmayı hedefliyor. Netanyahu’nun politikaları, İsrail’in bölgedeki Kürtlerle daha sıkı bir ilişki geliştirmesi gerektiği fikrine dayanıyor. Ona göre Kürtler, hem İran’a karşı bir denge unsuru hem de İsrail’in bölgedeki etkisini artıracak stratejik bir ortak.
Ancak İsrail’in diğer kanadı, özellikle Batı’da kamp kurmuş olan ve İngiltere ile yakın ilişkiler içindeki Yahudi gruplar, Netanyahu’nun aşırı sağ politikalarına karşı çıkıyor. Bu grup, İsrail’in bölgedeki gerilimi azaltarak Batı’nın desteğini kaybetmemesi gerektiğini savunuyor. Suriye ve Irak’ta Kürtlerle kurulan ilişkilere daha temkinli yaklaşıyorlar ve Netanyahu’nun savaş politikasının İsrail’i uzun vadede yalnızlaştıracağını düşünüyorlar.
Bu bölünme, doğrudan Türkiye’nin Kürtlerle olan ilişkisine de etki ediyor. Çünkü Netanyahu ve Likud cephesi, Suriye’deki Kürt koridoru projesini desteklerken, İngiltere ve Batı’daki Yahudi çevreler bu konuda daha çekimser. Eğer Kürtler, İsrail’e angaje olursa, Türkiye içeride daha büyük güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya kalacak. Ancak Kürtlerin silah bırakıp Türkiye ile yeni bir ilişki kurması durumunda, İsrail içindeki bu bölünmenin Türkiye lehine bir sonuç doğurması mümkün olabilir.
ABD’nin Suriye konusunda Türkiye ile tam angajman içinde olduklarını açıklaması, bu bölgesel denklemde yeni bir sayfa açılabileceğini gösteriyor. İran’ın oyun dışı kalması, Rusya’nın zayıflaması ve Suriye ile Irak’ın denetiminin Türkiye’ye emanet edilmesi fikri, Batı için cazip bir senaryo. Ancak bunun gerçekleşmesi için en önemli şart, Türkler ile Kürtler arasında uyumlu bir ilişkinin kurulması. Eğer Kürtler silah bırakır ve Türkiye ile iş birliği yaparsa, bölgedeki güç dengesi tamamen değişebilir.
Kürtlerin yıllardır süren silahlı mücadelesi, onları uluslararası gücülerinin bir piyonu haline getirdi. İsrail içindeki çatışma da gösteriyor ki, Kürtler kiminle ittifak kurarsa kursun, her zaman büyük gücülerinin hesaplarının bir parçası olmaya devam edecekler. Ancak Türkiye ile uyumlu bir ilişki geliştirmeleri durumunda, kendi geleceklerini daha sağlam bir zemine oturtabilirler.
Sonuç olarak, Devlet Bahçeli’nin açıklaması, Türkiye’nin bölgesel denklemde daha büyük bir oyun kurucu olma niyetinin bir yansıması olarak görülebilir. İsrail içindeki bölünme, Kürt meselesinde Türkiye’ye yeni fırsatlar sunuyor. Eğer bu süreç doğru yönetilirse, Ortadoğu’da yeni bir ittifak dönemi başlayabilir ve Kürtler, savaşın bir piyonu olmaktan çıkıp, bölgesel barışın bir parçası haline gelebilirler.