Pakistan ile Hindistan arasındaki gerilim, özellikle Keşmir bölgesi üzerindeki hak iddiaları nedeniyle uzun süredir devam eden, zaman zaman sıcak çatışmalara dönüşen karmaşık bir uluslararası sorundur. Bu çatışma yalnızca Güney Asya’yı değil, küresel politikayı da yakından ilgilendirmektedir. Nükleer silah kapasitesine sahip bu iki devletin arasındaki gerilim, Avrupa Birliği gibi küresel aktörlerin güvenlik, göç, ekonomi ve dış politika alanlarındaki tutumlarını etkileyebilmektedir. Türkiye de hem bölgesel bir aktör hem de AB ile yakın ilişkileri olan bir ülke olarak bu gelişmelerden dolaylı şekilde etkilenmektedir.
- AB’ye Yansımaları
a. Güvenlik ve Jeopolitik Risk Algısı
AB, küresel istikrarın önemli bir savunucusudur. Pakistan-Hindistan arasında artan tansiyon, AB’nin güvenlik stratejileri açısından risk teşkil etmektedir. Özellikle nükleer savaş ihtimali, AB içerisinde ciddi endişelere neden olmaktadır. NATO ve Birleşmiş Milletler düzeyinde diplomatik çağrılarla çatışmanın kontrol altına alınması yönünde girişimlerde bulunulmuştur. - Göç ve Mülteci Baskısı
Çatışma ortamı, Keşmir ve çevresindeki sivillerin güvenlik kaygıları nedeniyle yerinden edilmesine yol açabilir. Bu durum, AB ülkeleri için yeni bir göç dalgası riskini beraberinde getirir. 2015’teki mülteci krizinden sonra göç konusunda daha temkinli olan AB, Güney Asya kaynaklı göç dalgasını önleyici politikalar geliştirmeye yönelmektedir. - Ticaret ve Ekonomik İlişkiler
AB, hem Hindistan hem de Pakistan ile önemli ticaret ortaklıklarına sahiptir. Çatışmanın tırmanması, Güney Asya’da üretim ve tedarik zincirlerini olumsuz etkileyebilir. Özellikle tekstil, bilgi teknolojileri ve ilaç sanayi gibi sektörler bu gerginlikten dolaylı zarar görebilir. AB, ekonomik çıkarlarını korumak adına taraflara itidal çağrısında bulunmaktadır. - İnsan Hakları ve Hukukun Üstünlüğü
Keşmir bölgesinde uygulanan olağanüstü güvenlik önlemleri, basın özgürlüğü kısıtlamaları ve sivillere yönelik hak ihlalleri, AB’nin insan hakları odaklı dış politika anlayışına ters düşmektedir. AB, Hindistan’a yönelik eleştirilerini bu çerçevede artırmakta ve uluslararası kamuoyunu harekete geçirmeye çalışmaktadır. - Türkiye’ye Etkileri
a. Dış Politika Dengeleri
Türkiye, Pakistan ile geleneksel olarak dostane ilişkiler içerisindedir. Öte yandan Hindistan ile de ekonomik ve stratejik ilişkilerini geliştirme çabasındadır. Bu iki ülke arasında taraf tutmaktan kaçınmak isteyen Türkiye, diplomatik bir denge politikası izlemektedir. Ancak Keşmir meselesinde zaman zaman Pakistan lehine açıklamalarda bulunması, Hindistan ile ilişkilerde gerginliğe yol açabilmektedir. - İslam Dünyası ile Dayanışma Politikası
Türkiye, İslam dünyasının sorunlarına duyarlılığını artıran bir dış politika yürütmektedir. Keşmir’deki Müslüman nüfusa yönelik hak ihlalleri, Türkiye’nin Pakistan’la dayanışma içinde açıklamalar yapmasına neden olmuştur. Bu tutum, Türkiye’nin İslam İşbirliği Teşkilatı’ndaki (İİT) etkisini artırsa da, Hindistan ile ilişkilerde sorun yaratabilir. - Ekonomik Yansımalar
Hindistan, Türkiye için önemli bir pazar ve yatırım ortağıdır. Artan gerilim ortamı, bölge ekonomisini olumsuz etkileyebilir ve Türkiye’nin Güney Asya pazarlarındaki fırsatlarını sınırlayabilir. Özellikle savunma sanayi, enerji ve teknoloji alanlarında planlanan iş birlikleri sekteye uğrayabilir. - Askerî ve Savunma İşbirlikleri
Pakistan ile Türkiye arasında savunma sanayi alanında işbirliği giderek derinleşmektedir. Bu kapsamda ortak tatbikatlar, teknoloji transferi ve askeri eğitim programları öne çıkmaktadır. Bu yakınlaşma, Hindistan tarafından stratejik bir risk olarak algılanabilir.
Sonuç
Pakistan-Hindistan çatışması, yalnızca bölgesel değil, aynı zamanda küresel etkileri olan bir krizdir. Avrupa Birliği, bu çatışmadan güvenlik, göç, ekonomi ve insan hakları bağlamında etkilenmektedir. Türkiye ise hem tarihî bağları hem de stratejik çıkarları nedeniyle bu gelişmeleri dikkatle takip etmekte; diplomatik denge politikası ile hem Pakistan hem de Hindistan ile ilişkilerini sürdürmeye çalışmaktadır. Gelecekte bu çatışmanın seyri, Türkiye’nin bölgedeki dış politika yönelimi ve AB ile uyum politikaları üzerinde belirleyici bir rol oynayabilir.