Doping Medya Reklam
artı5tv youtube reklamı

Salih Altınışık

21. yüzyılın petrolü artık veridir. Sosyal medya paylaşımlarından akıllı ev cihazlarına, giyilebilir teknolojilerden elektrikli araçlara kadar günlük hayatımızın her anı, devasa bir veri akışına dönüşmüş durumda. Kullandığımız her cihaz, farkında olmadan birer veri toplama aracı olarak çalışıyor. Daha da önemlisi, bu verilerin büyük bir bölümü yurtdışında depolanıyor ve işleniyor (OECD, 2022).

En fazla veriye sahip olan, en fazla bilgiye; en fazla bilgiye sahip olan ise en büyük stratejik üstünlüğe kavuşuyor. Dolayısıyla veri, sadece bir ekonomik değer değil, aynı zamanda ulusal güvenliğin ve devletlerin geleceğini şekillendiren en kritik unsur hâline geliyor (Castells, 2010).

Örneğin Çin ve ABD merkezli dev şirketler tarafından üretilen elektrikli araçlar, sadece çevre dostu ulaşım aracı değil. Onlar aslında tekerlekli veri merkezleri. Araçların üzerindeki sensörler ve yazılımlar sayesinde kullanıcı alışkanlıklarından şehir planlamasına, trafik yoğunluğundan güvenlik profillerine kadar milyarlarca veri kaydediliyor. Bu durum, gelecekteki dijital savaşların altyapısını oluşturuyor (UNCTAD, 2021).

Bugün Ortadoğu’nun kanayan yarası olan Gazze, bu savaşın kanlı yüzünü gösteriyor. İsrail, ABD’nin desteğini arkasına alarak bölgede sınır, hukuk ve insani değer tanımayan bir yayılmacı siyaset yürütüyor. Türkiye diplomatik düzlemde en sert tepkileri verse de, uluslararası sistemin mevcut yapısı, istenilen sonuçların alınmasını engelliyor. Dahası, İsrail medyasında Türkiye’ye yönelik saldırı senaryoları artık açıkça dillendiriliyor.

Bu noktada sorulması gereken soru şu: İsrail’in Türkiye’ye yönelik olası saldırıları, doğrudan mı gerçekleşecek, yoksa içerideki işbirlikçiler üzerinden mi? Resmî kaynaklarca teyit edilmemiş olsa da kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, hem İsrail hem de Türkiye vatandaşı olup İsrail ordusunda görev yapmış yaklaşık 4 bin kişi bulunuyor. Bu iddia doğruysa, tehlikenin sadece dışarıdan değil içeriden de gelebileceğini görmemiz gerekir.

Asimetrik saldırılar artık devletlerin en güçlü kozu. Drone teknolojisi, siber saldırılar ve veri manipülasyonu, ülkeleri felç edebilecek potansiyele sahip. Avrupa Birliği’nin siber güvenlik ajansı ENISA’nın raporuna göre 2022 yılında Avrupa genelinde 350 milyondan fazla siber saldırı girişimi kaydedildi (ENISA, 2023). Bu rakam, meselenin boyutunu gözler önüne sermektedir.

Türkiye’nin güvenlik anlayışı da değişmek zorunda. Artık sınırları korumak yetmez; veriyi, siber alanı, teknolojiyi de korumak gerekir. Türkiye, ulusal veri güvenliği politikasını hızla geliştirmeli; kritik verilerin yurtiçinde tutulması, yerli yazılım ve donanım yatırımları, siber güvenlik uzmanı yetiştirilmesi bir devlet politikası hâline gelmelidir (Zuboff, 2019; Pew Research, 2021).

Aksi hâlde dijital çağın “yumuşak karnı”ndan gelebilecek saldırılar, konvansiyonel saldırılardan çok daha yıkıcı olabilir. Bugün geldiğimiz noktada gerçek apaçık ortadadır: Çağımızın en büyük savaşı toprak ya da enerji için değil, veri için verilmektedir. Ve bu savaşta kaybedilecek her veri, aslında geleceğimizi kaybetmek anlamına gelecektir.

Kaynaklar:

Castells, M. (2010). The Rise of the Network Society. Wiley-Blackwell.

Zuboff, S. (2019). The Age of Surveillance Capitalism. PublicAffairs.

OECD (2022). Data Governance for Growth and Well-being. OECD Publishing.

ENISA (2023). Threat Landscape Report. European Union Agency for Cybersecurity.

Pew Research Center (2021). The State of Online Privacy and Security.

UNCTAD (2021). Digital Economy Report. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı.

 


Veri Savaşları !

Çağımızın en büyük savaşı toprak ya da enerji için değil, veri için veriliyor. Ve bu savaşta kaybedilecek her veri, aslında geleceğimizi kaybetmek demek.

10.09.2025 06:24:00

artı5tv youtube reklamı