Ortadoğu haritası yeniden çiziliyor ama bu kez kalemle değil, füze dumanlarıyla… Tel Aviv’den atılan roket, Şam’da, Tahran’da, Bağdat’ta yankılanıyor. Son İran-İsrail savaşı, sadece iki ülke arasında yaşanmış bir sıcak çatışma değil; çok daha büyük bir oyunun sahne perdesidir. Bu savaşla birlikte bölgede, yıllardır hazırlığı yapılan bir projenin sahaya indirildiği açıkça görülüyor: Kürt Özerk Koridoru. Ve bu yapı, kurulması halinde Türkiye’nin güney sınırında “ikinci bir İsrail” anlamına geliyor.
Savaşın Sisinde Harita Çizenler
İran, uzun süredir bölgedeki “Şii Ekseni” üzerinden kurduğu nüfuz alanıyla İsrail’e karşı doğrudan tehdit oluşturan tek güçtü. Ancak içerideki ekonomik kriz, toplumsal huzursuzluk ve dış baskılarla giderek zayıflayan İran, şimdi açık bir askeri yıpratma savaşının içine çekilmiş durumda. İsrail’in Suriye’deki İran üslerini vurmasıyla başlayan süreç, İran’ın ilk kez doğrudan İsrail’e füze atmasıyla başka bir evreye geçti.
Bu çatışma görünürde İsrail ve İran arasında. Ancak satranç tahtasında kaybeden sadece İran değil. Tahran-Bağdat-Şam-Beyrut hattıyla inşa edilen Şii Direniş Ekseni de fiilen çökmeye başladı. O boşluğu kim dolduracak?
Cevap sahada hazır: Batı destekli Kürt aktörler…
DAEŞ Gitti, Denge Değişti
Bir zamanlar DAEŞ’e karşı ortak mücadele adıyla sahaya sürülen yapılar – başta PYD/YPG olmak üzere – bugün artık kalıcı siyasi ve askeri yapılara dönüştürülüyor. Suriye’nin kuzeyinden başlayarak Irak’ın kuzeyine ve oradan İran’ın batısına uzanan bir “Kürt koridoru”, yeni Ortadoğu düzeninin temel taşı haline getiriliyor. Bu kuşak; seküler, Batı yanlısı, İsrail’le sorun yaşamayan, Türkiye ile ise tarihsel gerilim taşıyan bir yapı.
Batı’nın Orta Doğu’daki “ikinci İsrail” projesi tam olarak bu. Birincisi Akdeniz kıyısında kuruldu. İkincisi Fırat’ın doğusunda mı inşa edilecek?
Türkiye İçin Ne Anlama Geliyor?
Bu yeni koridor, Türkiye için sadece bir sınır güvenliği meselesi değil. Aynı zamanda jeopolitik kuşatma, enerji hattı engeli ve etnik fay hatlarının yeniden kaşınması demektir. Üstelik bu yapı, Türkiye’nin güney komşularıyla doğrudan temasını kesen bir tampon bölge gibi işleyecek. Başka bir ifadeyle, Türkiye, Orta Doğu’dan fiilen koparılacak.
Ve işin acı tarafı şu: Bu koridor sadece dış destekle değil; Türkiye içindeki birtakım bölgesel kırılganlıkların da kullanılmasıyla inşa ediliyor. Dikkat edilirse, son yıllarda uluslararası medyada “Kürt devleti zamanı geldi” benzeri analizler arttı. Bu yazılar; Pentagon’un, Mossad’ın ve bazı Avrupa istihbarat raporlarının satır aralarında çok daha açık bir dille var.
İç Cepheyi Güçlendirme Zamanı
Tam da bu noktada Cumhurbaşkanı Şahın Recep Tayyip Erdoğan’ın ve MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin son dönemde yaptığı “iç cepheyi tahkim etmeliyiz” çağrısı, sadece iç politika mesajı değil; derin bir jeopolitik okumanın ürünüdür. Türkiye’nin güney sınırlarında harita değişirken, içeride birlik ve dirlik sağlanamazsa, dış müdahale sadece sınır ötesinde değil; içeride de karşılık bulur.
Toplumsal dayanışmanın, siyasi sağduyunun ve milli mutabakatın güçlendirilmesi, artık sadece demokrasi meselesi değil, beka meselesidir. Çünkü Türkiye içeriden zayıflatılmadığı sürece dışarıdan kuşatılamaz.
Bu yüzden içeride kırılganlık değil, kararlılık; çatışma değil, dayanışma; polemik değil, politik akıl gerekiyor. İç cephe zayıflarsa, dış cephe direnemez.
Türkiye Oyun Kurucu Olmazsa, Oyun Dışı Kalır
Bugüne kadar yapılan askeri operasyonlar – Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı – bu kuşatmanın önünü kesmekte etkili oldu. Ama bu operasyonların sürdürülebilir olması için bir stratejik vizyon, diplomatik açılım ve bölgesel ittifak gereklidir. Türkiye, sadece kendi güvenliğini değil, bölgedeki Türkmenlerin, Arapların ve hatta Türkiye’ye dost Kürtlerin güvenliğini de üstlenmelidir.
Ankara’nın yeni dönemde üstlenmesi gereken rol; bölgenin hamisi değilse bile, bu senaryoya karşı en akıllı dengeleyicisi olmaktır. Çünkü Türkiye’nin jeopolitik mirası, sınırlarının çok ötesindedir. Ve bu miras sadece korumakla değil, yeniden kurmakla anlam kazanır.
Sonuç Yerine: Harita Yeniden Çiziliyor, Ama Mürekkebi Kan
Ortadoğu’da birileri sınırları yeniden çizerken, Türkiye’nin “bekle-gör” siyasetine değil, “kur-inşa et-dengele” stratejisine ihtiyacı var. Çünkü kurulan bu Kürt koridoru, sadece bölgesel bir yapı değil; Türkiye’nin güneyinde, Batı’nın korumasında bir “İkinci İsrail” doğurabilir.
Ve unutmayalım: Komşunuz kimse, kaderiniz de ona göre yazılır.