Bu yazıyı sevgili kızım Rana’dan ilhamla kaleme aldım. İş dünyasında son dönemde giderek daha fazla dikkat çeken bir olgu var: Sessiz istifa!
Peki, ne demek sessiz istifa sevgili okuyucu? İstifa dediğin, biraz aksiyonlu olur hani. Masaya yumruğunu vurursun, dosyaları fırlatırsın; biraz da yüksek sesle yapılır değil mi? Ama bu “sessiz istifa” dedikleri şey öyle değil. Hayatımıza Z kuşağıyla birlikte girdi ve alışık olduğumuz istifa anlayışına adeta meydan okudu. Belki de istifa kavramını daha rafine, daha sakin ama bir o kadar da etkili hale getirdiler.
Bu yeni nesil, ne taşını tarağını toplamadan ne de “sen beni kovamazsın, ben istifa ediyorum” gibi polemiklere girmeden, sessiz bir tepkiyle durumu yönetiyor. Aşırı iş yükü, takdir eksikliği, iletişim sorunları, iş-yaşam dengesinin bozulması, düşük gelir, tükenmişlik ve gelecek kaygısı... Tüm bunlar çalışanların işlerine olan bağlılıklarını azaltıyor. Hâliyle, bu şartlar altında insanlar ne daha fazlasını yapmak istiyorlar ne de kendilerini o iş yerinin gerçek bir parçası gibi hissediyorlar.
Günümüzün yoğun ve stresli iş ortamında, çalışanlar “sessiz istifa” ile tanıştı. Sessiz istifa; işten tamamen ayrılmadan, sadece zorunlu görevleri yerine getirmek, motivasyon kaybı yaşamak ve ekstra çaba göstermemek şeklinde kendini gösteriyor.
Peki, bir işveren bu durumu nasıl fark eder? En net sinyal: motivasyon eksikliği. Motivasyon düştüğünde, aidiyet hissi de yok oluyor. Ancak bu durum kalıcı olmak zorunda değil. Stresin yüksek olduğu her iş ortamında dönem dönem yaşanabilecek bir durum.
Takdir görmek, çok yönlü bir motivasyon kaynağıdır. Bazen sadece esnek olmak bile çalışanlar için büyük bir destek anlamına gelir. En önemlisi de güven ortamı yaratmaktır. Eğer bir çalışan başarısı fark edilip takdir edilirse, o da işine dört elle sarılır ve sizi de mutlu eder. Ne demişler, “Marifet iltifata tabidir.”
İyi bir işveren; ata ot, aslana et vermeyi bilmeli. Eşitlik elbette kıymetlidir ama adalet her şeyin temelidir. Doğru kişiye, doğru zamanda, doğru görev verilirse; çalışan kendini değerli hisseder. Yeteneklere, ihtiyaçlara ve kişisel özelliklere göre yapılan görev dağılımı; sadece performansı artırmakla kalmaz, sessiz istifaların da önüne geçer.
Şaka bir yana sevgili okuyucu, bu dengeyi kurmak artık iş dünyasında bir zorunluluk. Unutulmamalı ki; sessiz istifa sadece çalışanın değil, işverenin de sorumluluğunda olan bir süreçtir.
Bunlar tamamen şahsi fikirlerimdir. Bir başka yazıda yeniden buluşmak dileğiyle. Hoş kal sevgili okuyucu.