Doping Medya Reklam
artı5tv youtube reklamı

Salih Altınışık

Ukrayna-Rusya çatışması da bunun en görünür örneklerinden biri. Silahların gölgesinde ulusların kaderi belirlenirken, aktörlerin çıkarları ile ideallerin bedeli arasındaki uçurum giderek büyüyor.

Sahadaki yıkım, en fazla Ukrayna toplumunu vurdu. Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Komisyonu tarafından yayınlanan kapsamlı raporlar, 2024 sonu itibarıyla savaşın Ukrayna’da doğrudan fiziki hasarının yaklaşık 176 milyar dolar, yeniden inşa ve iyileştirme ihtiyacının ise önümüzdeki on yıl için 524 milyar dolar seviyesinde olduğunu ortaya koyuyor. Bu tutar, ülkenin 2024 yılı GSYH’sinin neredeyse üç katına denk. Yani mesele sadece bugün kaybedilen şehirler, yitirilen yaşamlar veya göç eden milyonlar değil; nesiller arası derinleşecek yapısal bir yıkım.

Buna karşın, Batı ittifakı sınırın ötesinde başka bir resim çiziyor. ABD başta olmak üzere NATO ülkeleri, savaşla birlikte savunma harcamalarını yeniden ölçeklendirdi; stratejik silah ve teknoloji altyapısı güçlendirildi; Avrupa’nın enerji arz güvenliği yeniden tasarlandı; savunma sanayi konsorsiyumları geniş pazarlar elde etti. ABD’nin Ukrayna’ya sağladığı askeri ve mali destek paketleri resmi rakamlarla on milyarlar seviyesinde açıklanırken, küresel savunma harcamalarındaki artış, Amerikan askeri-endüstriyel kompleksinin uzun vadeli stratejik konumunu pekiştirdi. Bu durum, kazancın yalnızca parasal değil; diplomatik nüfuz, askeri bağımlılık, enerji yönlendirme gücü ve küresel hegemonya ölçeğinde olduğu gerçeğini ortaya koyuyor.

Ancak burada hassas olan nokta şu: Sosyal medyada ve jeopolitik tartışmalarda sıklıkla dile getirilen bazı iddialar (örneğin belirli bölgelerin Rusya’ya "satılması", Rus varlıklarına el konulmasının belirli siyasi tavizler karşılığında gerçekleştiği, ya da Ukrayna’nın maden gelirlerinin ABD’ye devredildiği gibi söylemler) uluslararası kurumsal raporlarla doğrulanmış değildir. Bunlar, bazı çevrelerde dolaşan senaryolar, stratejik analizler ya da diplomatik pazarlık ihtimallerinin abartılı yorumlarıdır. Yine de bu iddiaların dolaşıyor olması bile savaşın doğasını ele verir: Bu çatışma yalnızca toprak meselesi değil; yer altı zenginlikleri, enerji altyapıları ve küresel sermaye blokları arasında bir güç müzakeresidir.

Bu tablo içinde en ağır bedeli ödeyen açıkça Ukrayna’dır. Demografi kaybı, altyapı çöküşü, ekonomik gerileme ve dış finansman bağımlılığı ülkenin egemenlik kapasitesini zayıflatıyor. Savaş bittikten sonra bile bağımlılık, yeniden inşa kredileri, borçlanma ve güvenlik garantileri üzerinden başka bir mücadele başlayacak. Gerçek savaş, belki de silahlar sustuktan sonra ekonomi masasında yaşanacaktır.

Rusya ise sahada askeri kazanımlar iddia etse de ekonomik olarak ciddi yaptırımlar, ihracat kısıtlamaları, rezerv dondurmaları ve enerji gelirlerindeki daralmayla karşı karşıya. Bu nedenle çatışma, iki tarafı da yıpratan uzun bir mali yıpratma savaşına dönüşmüş durumda.

Bütün bu tablo bize şunu hatırlatıyor: Uluslararası sistemde devletler, krizleri insani veya ahlaki söylemler eşliğinde meşrulaştırarak yürütür, fakat nihai karar mekanizması çoğu zaman güç denklemleridir. “Demokrasi, değerler, özgürlük” söylemi ile “enerji, nüfuz, sanayi, hegemonya” gerçekleri arasındaki uçurum, bu savaşta da görünür hâle gelmiştir.

Bu nedenle ders, yalnız Ukrayna için değil: Ulusların kaderi, sloganlara, söylemsel idealizme ve dışarıdan biçilen rollere emanet edildiğinde sonuç çoğu kez acı olur. Egemenlik; basiret, stratejik akıl, kurumsal kapasite ve bağımsız karar mekanizması ister. Devleti yöneten iradenin liyakati, sadece barış zamanında değil, kriz anlarında varlık gösterir.

Türkiye için de buradan çıkan sonuç nettir: Jeopolitik dalga hareketlerinin hızlandığı, enerji hatlarının yeniden çizildiği, güç bloklarının sertleştiği bir çağda; duygusal refleksler, yüzeysel ittifaklar ve kolay sloganlar değil, çok boyutlu stratejik akıl belirleyici olmalıdır. Milletin iradesi ne kadar yüksek olursa olsun, onu taşımayan devlet aklı yoksa geriye yalnızca bedel kalır.

Savaşın kazananları olabilir; fakat gerçek kaybeden her zaman coğrafyadır. Ve coğrafya, yanlış ellerde en pahalı mirastır.


Yorum Yazın

Savaşın Bedeli, Barışın Faturası !

Modern savaşların sahası artık sadece cephe çizgisinde kurşun iziyle değil; finans piyasalarında, enerji koridorlarında, veri akışlarında ve diplomatik masalarda şekilleniyor.

22.11.2025 14:42:00

artı5tv youtube reklamı