Doping Medya Reklam
artı5tv youtube reklamı

Müyesser Doğan

Hayatınızda sizin nasıl bir birey olacağınıza zaman, çevre, sosyal etkileşimler belirler. Kendinizi geliştiren ve dönüştüren bir yetişkin olursanız, bu tüm kaderleri değiştirebilir aslında.
Nasıl mı?
Öncelikle hayatlarımızı, kararlarımızı yönetme kabiliyeti; bizdeki temel yetenek...
O külli irade ve cüzi idare arasında gidip gelen, çoğu zaman insanların sitem ettikleri cümleler: "Bu ev de doğmasaydım. Annem babam o olmasaydı. Bu fakirlik yaşanmasaydı vb. olaylar davranışlar." İlk baktığımız da birey olana kadar yaşanılan bu durumlara müdahil olma ve tercih hakkımızın olmadığının; külli iradenin teslimiyetten başka bir alternatif olmadığı hissini yaşatabilir. Şimdi duralım ve düşünelim mi?

Çocukluk, ön gençlik (ergen diyerek sıfatlandırmak istemiyorum bu doğru bir kelime olamaz. Kasıtlı olarak içinin doldurulduğu sonra da etiketlendirilip sunulan sanki o yaşlarda o sıfatla muamele etmek zorunda bırakılan algı mühendisliğinin bir malzeme kelimesi gibi geliyor), ön gençlik literatürde var mı bilmiyorum benim alternatif kelimem oldu. Bu konuyu ayrı bir başlıkta daha sonra detaylı konuşalım. Velhasıl konuyu bağlıyorum.

İnsan yaş eşikleri vardır ya hani... Genel itibariyle öyle düşünürüz. Yirmili yaşlar kendinin ve gücünün ispatı; otuzlu yaşlar ben oldum ve idaremi kontrol edebiliyorum. Kırklı yaşlardan sonra çok güçlü de değilmişim, bu da zaten umrumda da değil, ne istediğimi ve istemediğimi fark ettim. Kararların en iyi yönetildiği yaş... Bu bir örnek, Hz. Muhammed (sav). kırk yaşında peygamber olmuştur, bunun mesajı, insanlar o yaşa geldiğinde kazandığı tüm öğretileri paylaşabilme yeterliliğine gelmiş olmasıdır. Bana göre insanlar da otuz beş yaşından sonra zor hata yaparlar. Yapılan hatalarda ekseriyetle tercih edilmiş davranışlardır.

O yaşlara gelene kadar ihtiyacımız olan his nedir peki?
 Bu dünya benim etrafımda dönmüyor, ama olan ve yaşanılan her şeyi yönetebilirim. En çok da duygumu, aklımı ve geçmiş travmalarımı... Geleceğimi, hayallerimi de yönetebilirim.

Zaman zaman içine düştüğümüz melankolikte aslında bir ihtiyaç, yalnızlık hissi de... öyle bir alan ihtiyacı. Sizi itiraf ediyorum en iyi şiirlerimi depresyondayken yazdığım doğrudur. İnsan depresyona girer, çıkar. İnsan dağılır, toparlanır. İnsan kararlar, alır değiştirebilir. İnsan yanılabilir. Geçmiş bizi şekillendirse de hislerimiz aslolan gerçektir.

İlişkilerimizde ruh halimizin kontrolünü elimizde tutmak. Korkularımızı edişlerimizi yönetmek. Bu kabiliyeti elinde tutan yetişkin olmuştur zaten. Fakat yaş ilerledikçe küsen, susan, amiyâne bir kelime ama nokta atışı trip atan bir birey nasıl yetişkin olabilir. Açık İletişimin sağladığı konfor varken kullanmamak!

Bunu ancak ruhsal olarak büyüyememiş bireyler yapar. Bu kabiliyet güvenli bağlanmayı, güvenli bağlanma huzuru getirir. Her aklı başında yetişkin bunu ister. İstemiyorsanız siz hala o geçmiş travmalarınızda ki ruh yaşınızda asılı kalmışsınız demektir.

Korkmayın! İçsel bir yolculuk yapın kendinizle.
Alın o çocuğu buraya getirin. Onun ihtiyacı olan en güvenli alan onun yetişkin halidir.
 Şimdiki siz.

Kendi hayatının her anına şahitlik ettiğiniz yaralandığınız yeri bilirsiniz değil mi? O zaman onu nasıl tedavi edebileceğini yetişkin olan siz ona gösterin.
Kalmayın da oralarda zaman geçiyor, insan ihtiyarlıyor. Takılı kaldığınız her travma, sizi hayal kuramama özürlülüğüne alıp götürüyor. Oysa yaşamak güzel şey vesselam....

Hayal ustası... düş çobanı....

 


Ruh yaşımız kaç?

Haydi gelin! Benim perspektifimden bakalım. insan doğar, yoktan var olur. Doğduğu ev insanın kaderi midir peki? Karakterimizin ayrıca kaderinizin tohum hanesi...

5.09.2025 23:11:00

artı5tv youtube reklamı