Bu yazıda size gösterilecek şey bir savaş haritası değil. Bu, geleceğin kimin tarafından yazılacağının hesap defteri. Başrolde Çin, arka planda ise iki süper akıl: Amerikan ulusalcıları ve İngiliz küreselcileri. Türkiye mi? Bu denklemde sadece bir piyon değil; belki de yeni dönemin veziri.
Akademisyenlerin her gün televizyon ekranlarında, ellerindeki sopalarla anlattığı denklemler genellikle maçın sonuna odaklı. Hep sonuç konuşuluyor. Oysa savaşın, ticaretin, nüfusun ve aklın rotası maçtan önce belirlenir. Dahası, bu anlatımlar çoğu kez sadece jeopolitik düzlemde kaldığı için olan biteni ya da olacakları açıklamakta yetersiz kalıyor.
Ertan Özyiğit ise yıllardır sahaya farklı bir denklem koyuyor. Sadece cepheleri değil, cephelerin arkasındaki aklı da net biçimde gösteriyor. Bu yüzden onun denkleminde boşluk kalmıyor. Bu yazı da, o çok katmanlı denklemin izinden gidilerek kaleme alındı.
Özyiğit’in şu cümlesi ise, bu büyük satrancın ruhunu özetliyor:
“Mezopotamya’da barış kurulmadan, Pasifik’te savaş başlayamaz. Çünkü asıl savaş, dikkat dağıldığında değil, zihin netleştiğinde başlar.”
İki Amerika: Pentagon’un Ulusalcıları ve City of London’ın Kuklaları
Önce netleşelim: Washington’da tek bir Amerika yok. Hatta artık ABD iki ayrı devlet gibi: Biri “ulusalcı Amerika”, diğeriyse “küreselci Amerika.”
Bu iki yapı artık birbiriyle savaşta. Ve bu savaşın cephelerinden biri ticaret yolları, diğeri nüfus politikaları, üçüncüsü ise enerji geçişleri.
Türkiye’nin Üzerinden Geçen Jeopolitik Sırat Köprüsü
Bu güç mücadelesinde Türkiye’nin önemi sadece harita üzerindeki yeriyle sınırlı değil. Türkiye, şu anda üç büyük hattın kesişim noktasında:
Ceyhan mı, Hürmüz mü? Sorunun Cevabı Kimin Oyun Kuracağıdır
Eğer enerji Hürmüz’den akarsa kazanan İngiliz aklı olur. Bu, İran’la yapılan örtülü işbirliği, Suriye üzerinden Akdeniz’e sızma, Lübnan-Hizbullah ekseniyle deniz gücüne ulaşma senaryosudur.
Ama eğer Kerkük-Mosul petrolü Ceyhan’dan geçerse, kazanan Türkiye olur. Bu sadece Türkiye’nin değil, Amerikan ulusalcılarının da işine gelir. Çünkü bu yol hem İran’ı hem de İngiliz etkisini baypas eder. Enerji Türk topraklarında toplanır, Avrupa’ya Türklerle ulaştırılır.
Valeriepieris Dairesi: Bir Savaşın Değil, Bir Nüfus Politikası Hesabının Merkezi
Bir harita düşünün. Merkezine Çin’i koyun, etrafına Hindistan’ı, Endonezya’yı, Bangladeş’i, Vietnam’ı yerleştirin. Bu coğrafyada 4.2 milyar insan yaşıyor.
Dünya nüfusunun üçte ikisi… Sadece ekonomiyle açıklanamayacak kadar büyük bir güç. İşte bu yüzden bu bölgeye dair iki senaryo var:
Pasifik’te Çıkacak Savaş, Mezopotamya’da Durduruluyor
Bugünlerde İsrail-İran savaşı üzerinden dünyayı oyalayan akıl aslında Pentagon’un dikkatini Pasifik’ten uzak tutmak istiyor. Çünkü gerçek hesaplaşma Çin’le yaşanacak. Ve bu savaş başladığında sadece füzeler değil, ticaret yolları, para sistemleri, hatta dinler bile değişecek.
Ama ulusalcı akıl bunun farkında. Bu yüzden Ortadoğu’da barışı tesis etmeye çalışıyor. Çünkü Mezopotamya’da barış olmadan, Pasifik’te savaş başlatılamaz.
Yeni Dünya: Türkiye Merkezli Levant Üretim Üssü
Çin’in üretim gücü kırıldığında, dünya yeni bir üretim üssüne ihtiyaç duyacak. İşte bu noktada karşımıza Levant bölgesi çıkıyor: Kafkasya’dan İstanbul’a, oradan Mısır’a ve Kuzey Afrika’ya uzanan dev bir sanayi kuşağı.
Bu bölgede Türkiye'nin liderliğinde yeni bir üretim ekonomisi kurulacak. Çünkü Hindistan bu boşluğu dolduramayacak kadar yavaş ve parçalı. Çin'in yerine geçebilecek tek coğrafya, Türk hâkimiyetinde bir Levant bölgesi olabilir.
Türkiye Şu Anda Tarihi Bir Kavşağın Tam Ortasında
Türkiye için yeni bir fırsat penceresi açıldı.
…O zaman sadece bölgesel bir güç değil, küresel denklemin kilit taşı olur.
Amerikan ulusalcı aklı bunu istiyor. Türkiye bunu yapabilir. Ama zaman daralıyor.
Çünkü her gün geciken Pasifik savaşı, sonunda daha yıkıcı olacak.
Ve o savaş başladığında kazanan taraf; hazırlığını tamamlamış, yollarını kurmuş, pozisyonunu almış ülkelerden biri olacak.
Bu yüzden mesele şudur:
Türkiye gecikecek mi, yoksa merkez mi olacak?