Aydoğan Yüce

Tarih: 04.07.2025 20:24

Mülkiyetin Sonu!

Facebook Twitter Linked-in

 “Bir sabah uyanacaksınız, eviniz olmayacak. Ama sorun değil…                                             Çünkü onu zaten kiralıyorsunuz.”
(Davos 2016'dan bir “vizyon” notu)

Mülkiyet, tarih boyunca sadece bir hak değil, aynı zamanda insanın özgürlükle olan ilişkisinin de göstergesiydi. Tarlası olanın karnı toktu. Evi olanın sırtı yere gelmezdi. Ama şimdi… Kimileri çıkıp diyor ki: “Hiçbir şeye sahip olma, Her şeyi paylaş… Ve mutlu ol.”

İşte bu vizyonun adı: Mülkiyetsizleştirme.

Bu fikir nereden çıktı?
Tarihsel olarak mülkiyetsizlik fikri yeni değil. 
Platon'un Devlet adlı eserinde bile, filozof-kral yönetimindeki ideal devlette “özel mülkiyetin” bir yozlaşma sebebi olduğuna dair satırlar var.

Orta Çağ’da kilise toprağın Tanrıya ait olduğunu söylerken, köylüler toprağı işliyor ama sahibi olamıyordu. Feodal sistemin özü de buydu: Çalışan vardı ama sahip olan başka biriydi.

Sanayi devrimiyle birlikte işçiler kendi makinelerini değil, patronunkini çalıştırdı. Kirada yaşadı, başkasının dükkanında maaşla çalıştı. Ancak en azından bir hayal vardı: "Bir gün kendi evim, kendi arabam, kendi tarlam olacak."

Şimdi ise o hayal, yerini “kirala ve geç” mottosuna bırakıyor.

“Hiçbir Şeye Sahip Olmayacaksın” Sloganı İlk Ne Zaman Dile Geldi?
Bu cümle, 2016 yılında Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) resmi sitesinde yayımlanan bir yazıda geçti: 
Yazının başlığı: “Welcome to 2030: I Own Nothing, Have No Privacy and Life Has Never Been Better.”
Yazan: Ida Auken, eski Danimarka Çevre Bakanı.

Yazıda şu hayal çiziliyordu:  
Amazon dronları eşyaları getiriyor.  
Ev yok, araba yok, mobilya bile kiralık.  
Tüm ihtiyaçlar otomatik geliyor, her şey servise dönüşmüş.  
Ve kişi mutlu.

Peki, bu ne anlama geliyor?

“Mülkiyetsiz Gelecek” Kimlerin Projesi?
Bu fikir, bireyler ya da halklar tarafından değil; çok uluslu şirketler, global yatırım fonları ve büyük teknoloji tekelleri tarafından savunuluyor.

BlackRock, Vanguard, World Economic Forum (WEF) gibi yapılar bu düzenin altyapısını hazırlıyor.  
Nasıl mı?

- Evleri tek tek satın alıyorlar.  
- Şirketler, mahalleleri komple kiralık hale getiriyor.  
- Arabalar artık satın alınmıyor, abonelikle kullanılıyor.  
- Yazılımlar bile sahip olunmuyor, “lisansla” kiralanıyor.

Türkiye’de Bu Başladı mı?
Evet.  
- Son 5 yılda konut fiyatları yüzde 1000’e yakın arttı.  
- Gençlerin ev sahibi olma oranı dramatik şekilde düştü.  
- Araba almak yerine araç paylaşım uygulamaları kullanılıyor.  
- Spotify, Netflix gibi servislerle artık şarkıların ve filmlerin sahibi değiliz, sadece kiracısıyız.

Yani, “sahiplik” dijitalde de fizikte de adım adım siliniyor.  
Ve çoğu farkında bile değil.

Amaç Ne? Gerçekten Mutlu Muyuz?
Bir kişi hiçbir şeye sahip değilse, ona boyun eğdirmek kolaydır.  
Evin yoksa, seni evden çıkarabilirler.  
Araban yoksa, ulaşımını kesebilirler.  
Verin yoksa, kredi puanın düşürülür.  
Mülkün yoksa, direnişin de yoktur.

Sistem şöyle diyor:  
“Mülk özgürlük değil, yük. Bırak biz senin yerine sahip olalım.”  
Ama sormak gerek: Sahip olan kim?

Bizi Ne Bekliyor?
- Evler bireylerin değil, fonların olacak.  
- Arabalar tekellerin kontrolünde paylaşılacak.  
- Eşyalar, gıdalar, hizmetler... Hepsi abonelik sistemine bağlanacak.  
- Sahip olmak değil, “erişim hakkı” konuşulacak.  
- Ve bu hakkı devlet ya da şirket istediğinde kesebilecek.

Yani özgürlük, bir kullanıcı sözleşmesine dönüşebilir.

Ne Yapmalı?
Mülkiyet sadece eşya değildir.  
O aynı zamanda bireyin kendine ait alanıdır.  
Özgürlük alanıdır.  
Ve bu alan küçüldükçe, haklar da dijital lisansa dönüşür.

“Ev alamasan da, en azından neden alamadığını sorgula…”

Peki gerçekten… Sahip olmadığın bir hayat, senin hayatın mıdır?  

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —