Doping Medya Reklam
artı5tv youtube reklamı

Dilek Yıldırım

Bir sabah düşünün…
Okul bahçesinde yürürken, size doğru küçük adımlarla yaklaşan bir çocuk. Yüzünde dünyayı yumuşatan bir gülümseme, gözlerinde ışığın en temiz hâli. “Merhaba” dediğinde kalbinizde bir yer açılıyor ya hani… İşte o anda fark ediyorsunuz: Sevginin en dürüst hâli karşınızda duruyor.

Down sendromlu çocuklardan bahsediyorum.
Onlar bize hayatın hızına kapılıp unuttuklarımızı hatırlatıyor: Yavaşlamayı, hissetmeyi, sarılmayı, bağ kurmayı… Bazen kocaman dünyayı küçücük bir el tutuşuyla güzelleştiren öğretmenler gibi.

Bu çocuklar sadece tatlı gülümsemelerden ibaret değil; mücadeleleriyle, kararlılıklarıyla, bizi dönüştüren varlıklarıyla hayatın tam içindeler. Duyguları yoğun, sevgileri hesapsız, içtenlikleri filtresizdir. Kırılırlar ama yeniden çiçek açmayı bilirler. Bizi en saf hâlimizle yüzleştirirler; çünkü onlar insan ruhunun aynasıdır.

Evet, öğrenme süreçleri farklıdır.
Belki adımları ağır ilerler ama her adım, sabrın, emeğin ve inancın izini taşır. Doğru eğitimle, sevgiyle ve destekle; motor gelişimden sosyal becerilere, dil kullanımından bağımsız yaşama uzanan güçlü yollar kat ederler. Empati güçleri şaşırtır, duygulara dokunurlar, ilişki kurmayı bilirler. Onlarla geçirilen her an öğrenmeye açıktır, çünkü onlar dünyayı duygu diliyle okur.

Elbette zorluklar da vardır.
İnce motor becerileri, konuşma, dikkat ve hafıza alanlarında daha fazla tekrar, daha fazla sabır gerekebilir. Matematikte, okuma yazmada yol biraz daha uzun olabilir. Ama bu bir engel değil; sadece farklı bir rota. Ve rotanın pusulası sabır, anlayış ve doğru eğitimdir. Onlara fırsat verildiğinde, dışlanmadan kabul gördüklerinde o “minik” adımlar devleşir. Yeter ki eğitim sistemi kulak verse, ritimlerini duysa ve her çocuk gibi onların da hakkı olan alanı açsa.

Toplum olarak vazifemiz çok basit:
Ayrıştırmak değil, birlikte yürümek.
Mesafe koymak değil, köprü kurmak.
Onlara bir tebessüm, sabırlı bir söz, samimi bir selam uzattığımızda hayat değişir. Ve sadece onların değil; bizim hayatımız da güzelleşir.

Unutmamak gerekir ki, yalnızca çocuğu değil, aileyi de kucaklamalıyız. Bir anne-baba çocuğunun elini tutarken, toplumun da o ele tutunduğunu bilmeli. Çünkü bir çocuğun gelişimi sadece evde, okulda değil; sokağın, gözün, dilin ve yüreğin tutumuyla büyür.

Toplum olmak, aynı gökyüzüne bakmak değil sadece.
Aynı yolu paylaşma iradesidir.
El ele yürüdüğümüzde, hem çocuklar kazanır hem biz. Ve o zaman dünya gerçekten güzelleşir.

Onları anlamak, aslında kendimizi anlamaktır.
Bu dünyada bir gülümsemeyle başlayan mucizeleri fark etmek içindir bütün çabamız.

 


Yorum Yazın

Kalbimize Ayna Tutan Çocuklar

Bir sabah düşünün… Okul bahçesinde yürürken, size doğru küçük adımlarla yaklaşan bir çocuk. Yüzünde dünyayı yumuşatan bir gülümseme, gözlerinde ışığın en temiz hâli.

3.11.2025 23:36:00

artı5tv youtube reklamı