Doping Medya Reklam
artı5tv youtube reklamı

Dilek Yıldırım

Mesela sabah evden çıkarken kapıyı kilitleyip kilitlemediğinizi hatırlamaya çalıştığınız o kısa panik anı… Ya da biri size hızlıca bir adres tarif ederken daha sözünü bitirmeden kafanızın içinde o yolu canlandırma çabanız. Hatta çocuğunuz okulda başına gelen uzun bir olayı ballandıra ballandıra anlatırken, onun bir sonraki cümlesine bağlanabilmek için zihninizde bilgileri sırasıyla tutmaya çalışmanız…

İşte bütün bu anların perde arkasında, sessizce ama ustalıkla çalışan görünmez bir kahraman var: kısa süreli bellek.

Bu bellek, beynimizin geçici misafir odası gibidir. Yeni gelen her bilgi önce burada ağırlanır. Odası küçüktür ama düzeni kusursuzdur; hızlıdır, seçicidir ve sürekli çalışır. Hepimizin kapasitesi farklıdır. Kimimiz aynı anda sekiz bilgiye yer açabilirken kimimiz beş bilgiden sonrasını taşıyamayabilir. Ortalama yetişkin kapasitesi de yedi civarındadır. Yani bazen “Ben niye böyle unutkanım?” dediğiniz o anlar, aslında odanın kapasitesini doldurduğunuz anlardır.

Bu küçük odanın iki kapısı vardır:
Sözel bellek kapısı — duyduğunuz kelimeler, sayılar, kısa konuşmalar buradan girer.
Görsel bellek kapısı — renkler, şekiller, görüntüler, sıralamalar bu kapıdan.

Birine yol tarifi verirken karşınızdaki kişinin gözünde yolu canlandırdığını fark edersiniz ya… İşte o, görsel kısa süreli belleğin ta kendisidir. Bir telefon numarasını ezberlemeye çalışırken kendinize tekrar tekrar söylemeniz ise sözel belleğin maratonudur.

Kısa süreli bellek olmadan düşünmek, plan yapmak, karar vermek, problem çözmek… Yani zihnimizi aktif şekilde kullandığımız en sıradan işler bile mümkün olmazdı. Biri size uzun bir cümle kurduğunda “Bir saniye, başa döner misin?” deme ihtiyacı hissediyorsanız, o an belleğiniz, “Biraz yavaşla, kapasite doluyor!” diye fısıldıyordur.

Bu bellek zayıf çalıştığında özellikle çocuklarda bazı ipuçları daha belirgin hâle gelir.
Mesela iki aşamalı bir yönerge verdiğinizde — “Odanı topla, sonra elini yıka.” — birinin uçup gitmesi… Sıralamaları karıştırma, hikâyeleri takip etmekte zorlanma, uzun cümlelerde kopma… Bunların hiçbiri zekâyla ilgili değildir. Her çocuğun zihinsel ritmi kendine özgüdür. Kimi bu alanda biraz daha çabuk yorulabilir. Ancak bu belirtiler sıklaşmaya başladıysa bir uzmanın değerlendirmesi en doğru adımdır. Çünkü her çocuğun ihtiyacı başka, her beynin çalışma tarzı kendine hastır.

Unutmayalım: Kısa süreli bellek, uzun süreli belleğe açılan ana kapıdır. Bilgi önce buraya uğrar, anlam bulur ve ancak sonra uzun süreli bellekte yerini alır. Bu yüzden kısa süreli belleğin zayıflaması öğrenmenin hızını, kalitesini ve sürdürülebilirliğini doğrudan etkiler.

Eğer bu küçük kahraman hasar alırsa, uzun cümleleri anlamak, bir konuşmayı takip edebilmek ve yeni bilgiler öğrenmek bazen dağın tepesine tırmanmak kadar yorucu hâle gelebilir.

Sevgili okurlarım,
Zihnimiz sandığımızdan çok daha incelikli bir mekanizmayla çalışıyor. Çocuklarımızın öğrenme yolculuğunda onların zihinsel yükünü hafifletmek, nasıl öğrendiklerini anlamakla başlıyor. Kısa süreli bellek bu yolculuğun kilit noktası.

Unutmayın, küçük egzersizler ve doğru yönlendirmelerle çocuklar bir anda değil belki ama adım adım büyük kapılar açabilirler. Biz yetişkinlerin farkındalığı ise o kapıları aralamanın en değerli anahtarıdır.


Yorum Yazın

Günlük Hayatta Gözden Kaçan Mucize: Kısa Süreli Bellek!

Sevgili okurlarım, Gün içinde kimi anlar vardır ki, farkında olmadan zihnimiz akrobasi yapar. Ama biz bunun ne kadar büyük bir başarı olduğunu çoğu zaman hiç hissetmeyiz.

1.12.2025 01:24:00

artı5tv youtube reklamı