Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Berlin ziyareti, Türkiye–AB ilişkilerinin geleceğine dair kritik mesajlar verdi. Alman Dışişleri Bakanı Carsten Schneider Wadephul’un, “Türkiye NATO ve AB için vazgeçilmez bir jeostratejik aktör” sözleri, görüşmenin çerçevesini belirledi.

Ancak bu olumlu söylemlere rağmen çelişkiler hâlâ ortada duruyor: Türkiye’nin üyelik süreci ilerlemiyor, savunma alanındaki bazı kısıtlamalar gevşetilmesine rağmen tamamen kalkmış değil. Ankara, Berlin’de bu tutarsızlığı açık biçimde masaya taşıdı.

AB’nin Çifte Standardı Yeniden Gündemde

AB’nin Türkiye’ye yönelik yaklaşımındaki kırılma üç noktada öne çıkıyor:
Siyasi blokajlar, iç politik kaygılar ve Ankara’nın bağımsız dış politikası.
Özellikle Fransa, Avusturya ve Güney Kıbrıs’ın tutumu, üyelik sürecinin tıkanmasına neden Oluyor. Savunma sanayisine yönelik örtülü kısıtlamalar ise halen devam ediyor.

Bu tablo, Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyaç duyduğu hâlde tam üyeliğe kapıyı kapalı tutmasının en somut göstergesi olarak yorumlanıyor.

Berlin’de Öne Çıkan Başlıklar

Ziyaretin ana gündemi güvenlik oldu. Türkiye, terörle mücadelede Almanya’dan daha net bir tutum ve etkili mekanizmalar talep etti.
Ukrayna Savaşı’nın ardından savunma açığını kapatmak isteyen Almanya ise Türkiye ile teknik ve askeri işbirliğini güçlendirmeye istekli.

Ekonomik alanda ise yeşil dönüşüm, enerji projeleri ve tedarik zincirleri öne çıktı. Her iki taraf da karşılıklı bağımlılığın arttığının farkında.

Papa’nın Türkiye Ziyareti: Diplomasiye Yumuşak Bir Dokunuş

Papa Leo XIV’ün Türkiye ziyareti Avrupa’da olumlu bir iklim oluşturdu.
Barış ve karşılıklı anlayış mesajları, Türkiye’deki Hristiyan topluluklara yönelik yapıcı söylemler, AB başkentlerinde dikkatle takip edildi.
Bu atmosfer, Türkiye–AB hattında yeni bir yumuşama potansiyeli doğurdu.

Avrupa’nın Kendisiyle Yüzleştiği Bir Dönem

Fidan’ın Berlin temasları, Türkiye ile Avrupa arasında yeni bir denge arayışının başladığını gösteriyor.
Ankara, Avrupa’nın güvenliği ve istikrarı için merkezî rol oynarken; AB ise iç politik baskılar nedeniyle hâlâ kararsız bir görüntü sergiliyor.

Ancak şurası giderek daha yüksek sesle dile getiriliyor:

Belki de AB, Türkiye’yi dışlamakla kendisini dışladığını fark etmeye başlıyor.