Haydi gelin, benim perspektifimden bakalım.
Toplum normlarına ilmek ilmek işlenmiş, bireyin özgür iradesini yerle yeksan eden yazılı olmayan kuralların tümü...
Siz buna “töre” deyin, “gelenek” deyin, “yöresel özellik” deyin, “kutsal öğreti” deyin; ne fark eder?
Yıllardan beri bizlere öğretilmiş ve aksi bir karar ile eylemde yahut kişisel tercihlerimize karabasan gibi çöken kutsallar...
Bunu semavî dinler üzerinden devam ettirmek istemiyorum; burası hassas ve ince bir çizgi zira.
Peki, bahsedeceğim mevzuları açıyorum.
Her anne kutsal değildir mesela.
Evet, verdiği zahmetler saygıyı hak eder; fakat sizin özgür iradenize, yaşam standartlarının imkânı dâhilinde destek olmayan, hatta kendi kişisel çıkarları doğrultusunda evladını yok sayan annelerden bahsediyorum.
Sanatçı Teoman’ın bir röportajı aklıma gelir hep.
“Anneniz bütün ödüllerinizi saklıyormuş, ne güzel,” demişti sunucu.
Teoman’ın cevabı kişisel farkındalığa ışık tutar gibiydi:
“O, benim için, benim başarım için değil; benim doğurduğum çocuk bunu başardı demek için saklıyor.”
İşte tam da buradan devam edelim.
Yaşadığımız zaman diliminde, çocuklarınızın yaşı hiç fark etmez; bunu onun iç huzuru için mi, yoksa sizin doğurduğunuz çocuğun idealize ettiğiniz hedeflerinizi gerçekleştirip, sizin kendinize dair doğrularınızı ve eylemlerinizi tahmin etmesi için mi istiyorsunuz?
Onun başarılı olması, onun hayatı kolaylaşsın diye mi; yoksa “sizin çocuğunuz başardı” diyebilmek için mi?
Yahut bir evlilik kararı alırken çocuğunuza değerlerine ve isteklerine destek mi oluyorsunuz?
Ya da yine dayattığınız doğrularınızla, kendinizi onun üzerinde egoistçe bir güç sahibi yahut otorite olarak mı görüyorsunuz?
Bize hep “kutsal annelik hakkı”ndan bahsedilir. “Anne duası...” Bir onay makamı gibi...
Yahut “anne bedduası” bir korku imparatorluğu gibi.
Siz zaten ahlaklı ve vefalı bir evlat yetiştirdiyseniz, onun merhametini sömürecek kadar bencil ebeveyn olmamalısınız.
Hiç düşündünüz mü, neden çoğumuzun çocukluk travmaları var mesela?
İnsan yaş aldıkça, bir de anne baba oldukça ne çok fark ediyor her şeyi.
Ama göğsündeki merhamet, tüm olumsuzluklara rağmen bağlı kalmaya ve itaat etmeye devam ediyor.
Annenin çocuğunun bu hassas noktasını bilerek istismar etmesine ne demeli?
Oysa anneler değerlidir ama kutsal değildir.
Onlara hizmette kusur olmaz; bu, insanlığınızın eylemsel ifadesidir.
Ama özgür iradenin ve seçimlerin izin sahibi o değildir.
Peki nasıl bir anne profili çiziyorum?
 Korumacı ama baskıcı değil.
 Şefkatli ama manipülatif değil.
 Yolu gösteren ama çizen değil.
 Çocuğunun tercihlerine saygılı ama karar veren değil.
Annelik hakkından söz edilir de neden çocuğun anne üzerindeki hakkından söz edilmez, anlamış değilim.
Huzur, pişman olacağınız bir karar dahi olsa; yeni bir öğretiyle, hatasız bir hayatı öğrenmekten geçer.
 Kutsal olan sıfat, statü değil; koşulsuz, samimi sevgidir.
Yaşamak güzel şey, vesselam.
Düş Çobanı