Doping Medya Reklam
artı5tv youtube reklamı

Münevver Barışan

Çocuklara yönelik kitaplar, çoğu zaman basit ve masum görünür; ancak dikkatli bir okuma, bu metinlerin içinde saklı değerler, dünya görüşleri ve yaşam felsefeleri barındırdığını ortaya çıkarır. Bu bağlamda çocuk kitaplarının yalnızca bir “anlatı” değil, aynı zamanda bir “felsefi alan” olarak okunabileceğini ileri süren araştırmacılar vardır. Nitekim Matthew Lipman (1991), çocuklara yönelik öykülerin düşünmeyi tetikleyen ve sorgulamayı teşvik eden bir araç olarak kullanılabileceğini vurgulamıştır.

Örneğin, Antoine de Saint-Exupéry’nin **“Küçük Prens”**i, basit bir çocuk kitabı olmanın ötesinde, yetişkinlerin dünyasına dair eleştirel bir bakış sunar. Bencil kral, kibirli adam ya da işkolik tüccar figürleri, kapitalist modernitenin insana yabancılaştırıcı yönlerini simgeler. Çocuğun gözünden aktarılan bu hikâyeler, okura “gerçekten değerli olan nedir?” sorusunu sordurur. Benzer şekilde, Lewis Carroll’un “Alice Harikalar Diyarında” eseri, mantık ve dil oyunları aracılığıyla çocuklara farklı bir gerçeklik algısı kazandırırken, yetişkinlere de mantığın sınırlarını sorgulatır. Carroll’un eserinde dilin oyunlaştırılması, Wittgenstein’ın dil felsefesiyle yan yana okunabilecek düzeyde felsefi göndermeler içerir.

Türkiye’de de bu yaklaşımı destekleyen akademisyenler vardır. Örneğin, Prof. Dr. Nilüfer Pembecioğlu (2019), çocuk edebiyatının yalnızca eğlence aracı olarak görülmemesi gerektiğini, aksine değerler eğitimi ve felsefi düşünme becerileri için kritik bir alan sunduğunu belirtir. Benzer biçimde, Prof. Dr. Ioanna Kuçuradi (2000), sanat ve edebiyat eserlerinin bireyde etik duyarlılık geliştirme kapasitesine işaret ederek çocuk kitaplarının etik farkındalık kazandırmadaki rolünü vurgular.

Bir diğer önemli nokta, çocuk kitaplarındaki “gizli mesajların” pedagojik açıdan fark edilmesidir. Astrid Lindgren’in **“Pippi Uzunçorap”**ı, yalnızca eğlenceli bir macera öyküsü değil, aynı zamanda otoriteye karşı sorgulayıcı bir tavrın temsilidir. Pippi’nin özgür yaşam biçimi, çocuklara alternatif bir yaşam ve düşünme biçiminin mümkün olabileceğini sezdirir. Bu tür örnekler, çocukların sadece hikâye dinleyen pasif varlıklar değil, anlam üreten ve sorgulayan bireyler olarak görülmesi gerektiğini göstermektedir.

Dolayısıyla, çocuk kitaplarının satır aralarında yer alan bu gizli mesajlar, felsefi bir okumayla açığa çıkarılabilir. Bu noktada P4C (Philosophy for Children) yaklaşımı, çocuk kitaplarını yalnızca okumakla kalmayıp, onlardan hareketle çocuklarla felsefi tartışmalar yürütmenin pedagojik değerini göstermektedir. Çocuklar, bu yöntem sayesinde sadece “hikâyeyi dinleyen” değil, aynı zamanda “hikâyeyi düşünen” konumuna yerleşir.

Sonuç olarak, çocuk kitapları yalnızca eğlenceli öyküler değil, aynı zamanda felsefi birer metin olarak okunabilir. Lipman’ın “düşünme toplulukları” fikrinden Kuçuradi’nin etik vurgusuna kadar birçok akademisyenin işaret ettiği gibi, çocuk edebiyatını felsefi bir bakışla okumak, hem çocukların hem de yetişkinlerin yaşamı daha derinlikli kavramalarını sağlar. Çocuk kitaplarındaki gizli mesajları fark etmek, onları yalnızca birer masal olmaktan çıkarıp, çocuk ve yetişkinin birlikte düşünmesine olanak tanıyan felsefi bir alana dönüştürür.


Çocuk Kitaplarında Gizli Mesajlar: Felsefi Okumayla Fark Etmek

Çocuk edebiyatı, yalnızca çocuklara eğlenceli öyküler sunmanın ötesinde, onların zihinsel, duygusal ve ahlaki gelişiminde derin izler bırakabilecek felsefi mesajlar içerir.

2.09.2025 17:32:00

artı5tv youtube reklamı