Uluslararası ilişkilerde kural tanımazlık, Batı'nın, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri'nin yeni "silahı" haline gelmiş durumda. Adeta bir kovboy filmi senaryosunu andıran bu durum, "Ben güçlüyüm, istediğimi yaparım ve herkes bunu kabul etmek zorundadır" anlayışıyla ülkeler arası siyaseti şekillendiriyor.
Hatta bu pervasızlık, savaşları dahi tetikleyebiliyor. İnsani değerlerin hiçe sayıldığı bir siyasetin uzun ömürlü olması ise mümkün değildir.
Ülkeler arasındaki savaşlar, ne yazık ki, film senaristlerinin kaleme aldığı kurgulara benzer bir şekilde sahneleniyor.
Bunun en çarpıcı örneğini, ABD, İsrail ve İran arasındaki "ruh üçüzleri" olarak adlandırabileceğimiz gerilimde gördük. Tüm dünyanın iki haftadır nefesini tutarak izlediği bu sözde savaş, kurgulandığı şekilde başlatılıp, yine kurgulandığı şekilde sona erdirildi. Muhtemelen önümüzdeki birkaç gün içinde bu tiyatroya son verilecek.
Peki, bu kurgusal savaşın sonunda kim kazanmış olacak?
Elbette ki enerji kaynaklarına hakim olanlar, yani paraya hükmedenler. Bu kısır döngü, yıllardır süregelen adaletsizliği bir kez daha gözler önüne seriyor.
Cumhurbaşkanımızın uzun yıllardır dile getirdiği "Dünya beşten büyüktür" sözü, bu yeni düzende farklı bir anlam kazanmalı. Artık bu cümle, "Dünyanın adil bir düzene ihtiyacı var" şeklinde evrilmelidir. Çünkü insanlık, gücün değil, adaletin ve vicdanın hüküm sürdüğü bir dünya düzenine aç. Aksi takdirde, bu kural tanımazlık ve bencil çıkar hesapları, tüm insanlığı felakete sürüklemeye devam edecektir. Adalet, sadece bireylerin değil, ulusların da temel dayanağı olmalıdır.
Aksi takdirde, uluslararası sistemde kalıcı bir barış ve istikrar sağlamak mümkün olmayacaktır.