Doping Medya Reklam
artı5tv youtube reklamı

Derya Çelikay Öztürk

Evet… Bir öğretmenin bakışı böyle olduğunda, çocukların kalplerine dokunuşu daha manidar olur. Çünkü öğretmen, yalnızca ders anlatan değil; kişiliğiyle, duruşuyla, merhametiyle, insana bakışıyla da eğitendir. Her sözü, her susuşu, her davranışı bir çocuğun zihnine işlenir. Bu yüzden öğretmenlik, üzerinde en çok emanet taşıyan meslektir.

Bir çocuğun ilk öğretmeni annesidir… Henüz kalemi tutmadan, harfleri tanımadan, dünyayı anlamadan önce; anne dokunuşuyla, anne sözüyle, anne sevgisiyle büyür. Sevginin dili, merhametin tonu, güvenin ilk temeli annede atılır.
Ama hayat bazen öyle olur ki; annenin yapamadığını, söyleyemediğini, öğretemediğini bir öğretmen tek bir cümleyle öğretebilir.
Bazen anne çocuğunun içindeki cevheri görür ama yol açamaz; o yolu açan bir öğretmen olur.
Bazen anne sesini duyuramaz; öğretmenin bir bakışı bile çocuğun yönünü değiştirir.
Bazen anne korktuğu için cesaret veremez; öğretmen bir adım gösterir ve o adım çocuğun kaderini değiştirir.

Bu yüzden öğretmen, annenin devamıdır.
Anne yüreği çocuğa sevgiyi verir; öğretmen o sevginin üzerine bilgiyi, ahlakı, cesareti, yönü koyar.
Biri ruhu doğurur, besler; diğeri geleceği şekillendirmesinde tıpkı anne gibi çok büyük rol oynar.

Dünyada öğretmenlik gibi başka bir meslek yok ki; sadece bir saatlik bir dersle bile bir insanın kaderini değiştirebilsin…
Doğan Cüceloğlu’nun hayat hikâyesindeki gibi; bir öğretmen çocuğun içindeki ışığı söndürebilir, bir başkası o ışığa öyle bir yol açar ki çocuk büyür, serpilenir, kendini bulur.
İşte bu yüzden herkes öğretmen olmamalıdır; tıpkı her insanın anne, baba ya da doktor olamayacağı gibi.

Çocuğun kalbine dokunmak kolaydır; zor olan dokunduğu o kalpte iz bırakacak bir iyilikle yaşayabilmektir.
Bazı öğretmenler kırar, gölgeler, hevesi söndürür; bazıları ise tek bir cümleyle dünyaları değiştirir.

Hepimizin bildiği tıpkı o hikâyedeki gibi:
“Ben sana vali olamazsın demedim”—
Vali olup da babasını ayağına çağırmak rüşt ispatı değildir; asıl rüşt, iyi insan olabilmekte saklıdır.
Bir öğretmenin asıl görevi de budur: çocuğun içindeki insanı büyütmek…

Peki öğretmen nedir? Nasıl biri olmalıdır?
Öğretmen; bir meslekten öte, bir gönül işidir.
Öğretmen; sabırla dinleyen, anlayışla yaklaşan, adaletle davranan, merhametle tutan eldir.
Öğretmen; çocuğun yeteneğini görür, ilgisini keşfeder, geleceğini şekillendirecek yolu açar.
Öğretmen; bilgiyi aktaran değil, insanı inşa edendir.
Ve en önemlisi: öğretmen önce insan sever, sonra öğretir.

Eskiden aileler bu kadar bilgili ya da eğitimli değildi, evlatları okula gönderirken “Hocam eti senin kemiği bizim” diyerek teslim ederdi evladını. Çünkü eskiden ailelerin göremediğini gören öğretmenler vardı… Bugün de var.
Bu yüzden öğretmenlik bu kadar kutsal, bu kadar hayatî.
Bir çocuğun hamurunu anne babadan sonra şekillendiren yegâne varlık öğretmendir.
Biz, “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” ahlakıyla büyütüldük.
Emeğin, saygının, helalliğin, rızanın değerini bilen bir kültürün çocuklarıyız.

Yüreklerimize sevgiyle dokunan, hayatımızda iz bırakan, bizi hayata hazırlayan tüm güzel yürekli öğretmenlerimizin; başta Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal olmak üzere, benim üzerimde hakkı olan tüm öğretmenlerimin ve bir öğretmen olan eşimin Öğretmenler Günü kutlu olsun.

Yüreklere dokunan, geleceği şekillendirebilen o güzel yürekli öğretmenlere selam olsun.


Yorum Yazın

Bir Öğretmenin Dokunuşuyla Değişen Kaderler

Öğretmenliğin bir çocuğun hayatına dokunma mesuliyeti gerçekten çok kritik… Çok kıymet verdiğim, fikirlerini her zaman önemseyerek takip ettiğim Prof. Dr.Ziya Selçuk hocamızın o naif, o derin sözleri hâlâ kulağımda: “Çocukla helalleşmek çok önemli… O çocuk benden razı mı? Her çocuğun rızasını, ana babanın rızasını alır gibi öncelememiz lazım.”

24.11.2025 12:35:00

artı5tv youtube reklamı