Muhammed Al

Her yaz, binlerce kilometre yol katedip sıla hasretiyle Türkiye’ye gelen Avrupalı Türkler, aslında sadece yıllık izinlerini geçirmek için değil; vatanla gönül bağını diri tutmakkültürel köprüleri korumak ve ekonomik olarak da ülkesine katkı sunmak için gelir. Bu insanlar, Avrupa’da yaşayıp çalışırken hem kendi hayatlarını inşa etmiş, hem de yıllarca Türkiye’ye milyarlarca dolarlık döviz göndermiş bir neslin mirasçılarıdır.

Ancak ne yazık ki, Türkiye’de bu katkı çoğu zaman hak ettiği değeri görmemekte; yer yer haksız genellemeler, vefasız yaklaşımlar ve anlayışsız tutumlarla karşılık bulmaktadır.

Milyarlarca Dolar, Karşılığı Hakkaniyet mi?

2024 yılında sadece yaz sezonunda Avrupalı Türklerin Türkiye’ye getirdiği döviz girdisi 10 milyar doların üzerindeydi. Bu rakam, birçok sektörün — özellikle turizm, gayrimenkul, otomotiv ve küçük esnafın — ayakta kalmasına ciddi katkılar sağladı. Üstelik sadece para da değil; Avrupalı Türkler, Türkiye’de yatırım yapıyor, konut satın alıyor, fabrika kuruyor ve istihdam oluşturuyor.

Ancak bu ekonomik katkıya rağmen, bazı kesimlerde hâlâ şu tür yaklaşımlar dikkat çekiyor:

  • “Bunlar sadece para harcamaya geliyor.”

     
  • “Avrupalı olmuşlar, bizi küçümsüyorlar.”

     
  • “Türkçeyi bile unutmuş, bize hava atmaya gelmiş.”

     

Bu tür söylemler, aslında hakikatten oldukça uzak, yargılayıcı ve kırıcıdır. Her gurbetçi aynı değildir; tıpkı her yurttaşın tek tip olmaması gibi.

Münferit Hatalar, Toplumsal Yargıya Dönüşmemeli

Tatil sezonlarında zaman zaman Avrupalı Türklerin uygunsuz davranışlarına şahit olunabilir: yüksek sesle konuşmalar, kurallara uymama, kibirli tavırlar vb. Ancak bu tür durumlar her toplumda olabilecek istisnalardır. Birkaç kişinin yaptığı hataları, milyonlarca gurbetçiye mal etmek büyük bir haksızlıktır.

Unutulmamalıdır ki, Türkiye’de yaşayan vatandaşlar arasında da benzer davranışlar görülmektedir. Dolayısıyla bu tür münferit olaylar üzerinden bir yargı inşa etmek yerine, empati kurmak ve toplumsal diyaloğu güçlendirmek gerekir.

Esnafın ve Medyanın Sorumluluğu

Bazı esnaflar, Avrupalı Türkleri “döviz makinesi” gibi görmekte, fiyatları şişirerek, hizmette ayrımcılık yaparak uzun vadede ülkeye olan güveni zedelemektedir. Aynı şekilde sosyal medyada, “gurbetçi karikatürleri” adı altında küçümseyici, alaycı içeriklerin yayılması da bu kopuşu derinleştirmektedir.

Oysa bu insanlar sadece tatilci değil; bu ülkenin evladı, bu toprağın sevdalısıdır. Onlara yapılan vefasızlık, aslında Türkiye’nin kendi evladına gösterdiği sevgisizliği yansıtır.

Ortak Geleceğimiz İçin: Empati, Saygı, Vefa

Avrupalı Türkler, çifte kültürlü bireylerdir. Hem yaşadıkları Avrupa ülkelerine katkı sunmakta, hem de Türkiye ile bağlarını koparmamaya çalışmaktadır. Bu çok yönlü kimlik, bir zenginliktir — bir tehdit değil.

Türkiye’nin bu insanlara yapması gereken şey, önce şükran, sonra saygı, en nihayetinde vefa göstermektir.

Vefalı bir ülke, evladını sadece ihtiyaç duyduğunda hatırlamaz. Onu her koşulda kucaklar, anlamaya çalışır ve sahiplenir. Avrupalı Türkler ise, vatanlarını sevmenin karşılığını görmek, “öteki” değil “bizden biri” sayılmak istiyorlar.

Sonuç Yerine

Bu yaz, gümrük kapılarında biraz daha sabır, şehirlerde biraz daha saygı, medyada biraz daha adalet gösterelim.

Unutmayalım ki Avrupalı Türkler ülkelerine döviz değil, umut ve hasretle geliyor. Onları kucaklayalım, çünkü bu topraklar herkesin ortak yuvasıdır.

 


Avrupalı Türkler: Türkiye’nin Sessiz Gücü, Görülmeyen Değeridir

Her yaz, binlerce kilometre yol katedip sıla hasretiyle Türkiye’ye gelen Avrupalı Türkler, aslında sadece yıllık izinlerini geçirmek için değil; vatanla gönül bağını diri tutmak, kültürel köprüleri korumak ve ekonomik olarak da ülkesine katkı sunmak için gelir.

29.06.2025 08:44:00