Doping Medya Reklam
artı5tv youtube reklamı

Salih Altınışık

Refah devleti, nesiller arası dayanışmanın omurgasını oluşturan “çalışırken ödersin, yaşlanınca devlet seni korur” sözleşmesinin yerini; belirsiz piyasalara, bireysel risk iştahına ve sermaye piyasalarının inişli çıkışlı dalgalarına bırakıyor. Bu, modernleşme değil; kamusal güvenlik ağının sistematik biçimde daraltılmasıdır.

Siyasi iktidarın reformu “zorunluluk” diye sunması, aslında kendi tercihlerini gizlemek için kullanılan eski bir retoriktir. Çünkü hiçbir zorunluluk, sosyal devletin temel ilkelerinin bu kadar kolay feda edilmesini açıklamaz. Nüfus yaşlanıyor olabilir; ancak çözüm, devleti geri çekmek değil, sosyal korumayı güçlendirmektir. 

Almanya, İkinci Dünya Savaşı’nın enkazından bir sosyal devlet yarattıysa, bugün de nüfus dinamiklerine uygun yeni bir dayanışma modeli yaratabilir. İrade başka bir yere kaymıştır: devletin güvencesi yerine bireyin yalnızlaştırılması.

Reformun ilan edilen amacı, “sistemi sürdürülebilir kılmak.” Oysa sürdürülebilirlik, sosyal devletin tasfiyesi anlamına gelmemelidir. Bugün getirilen karma model bir kısmı piyasalara bağlanan bireysel birikim, bir kısmı devlet güvencesi aslında riskin bütünüyle vatandaşa devredilmesidir. Borsa düşerse maaşı düşecek, enflasyon artarsa gelecek güvencesi eriyecek, ekonomik krizlerde en çok darbe yiyecek olan yine emekçi olacaktır. Sosyal devletin özü tam da burada başlardı: bireyi piyasanın insafına bırakmamak.

Daha vahimi, bu reformun sessiz biçimde kuşaklar arası çatlağı büyütmesidir. Bugün genç kuşaklara “devlet güvencesine güvenme, kendi birikimini kendin yarat” deniliyor. 

Bu aslında siyasi bir beyandır: Devlet artık senin yaşlılığını garanti etmiyor. Bu cümleyi kibarlaştırmak için karma model, vergi muafiyeti, fon getirisi gibi kavramlar dolaşıma sokuluyor. Fakat gerçeğin özü değişmiyor: sosyal devlet geri çekiliyor, vatandaş kendi kaderine bırakılıyor.

Kadınlara ve çocuk büyütmüş ailelere getirilen iyileştirmeler ise reformun sosyal etkilerini yumuşatmaya yönelik vitrin düzenlemesinden öteye gitmiyor. Çünkü yapısal dönüşümün yönü çok açık: sorumluluğu devlet değil birey taşıyacak. Bu, Almanya’nın yüzyıllık sosyal devlet mirasının ruhuna aykırıdır.

Elbette reformun savunucuları, piyasa temelli bir yapının modern dünyanın gereği olduğunu iddia edecek. Oysa modernlik, devletin vatandaşına sırtını dönmesi değildir. 

Modernlik, sosyal korumayı bilimin, demografinin ve ekonominin değişen şartlarına göre yeniden güçlendirmektir. Eğer Almanya sermaye piyasalarına bağımlı bir emeklilik sistemi kuruyorsa, bu ilerleme değil; neoliberal ortodoksluğun geç kalmış bir tekrarıdır.

Bu reform, bir teknik düzenleme değil, politik bir tercihtir. Tercih edilen şey ise sosyal devletin korunması değil, kısmi tasfiyesidir

Almanya’nın refah devletini inşa eden kuşaklar, toplumsal dayanışmayı devlet eliyle güvence altına almıştı. Bugün ise bu güvence, bireyselleştirilmiş fon hesaplarına teslim ediliyor.

Tarih bize şunu öğretmiştir: Bir toplum sosyal devletini kaybettiğinde sadece ekonomik bir mekanizma değişmez; insanların devlete duyduğu güven, geleceğe duyduğu umut ve kuşaklar arası dayanışma da zayıflar. 

Eğer reformun yönü bu şekilde devam ederse, Almanya’nın asıl kaybedeceği şey emekli maaşları değil, sosyal sözleşmenin kendisi olacaktır.


Yorum Yazın

Almanya'da Sosyal Devletin Sessiz Tasfiyesi

Almanya’da uzun süredir tartışılan emeklilik reformu artık sadece teknik bir düzenleme değil; ülkenin yüzyılı aşkın sosyal devlet geleneğinde köklü bir kırılma noktasıdır.

11.12.2025 01:24:00

YAZARLAR

artı5tv youtube reklamı