Doping Medya Reklam
artı5tv youtube reklamı

Muhammed Al

Bugün Berlin’i asıl sıkıştıran gerçek, Hans’ın Hans’a değil; Pekin’e ve Washington’a bağımlı hale gelmiş olmasıdır.

SPD lideri Lars Klingbeil’in Çin ziyareti, işte tam bu kırılmanın orta yerinde gerçekleşti. Resmî açıklamalar, “diyalog”, “fırsatlar” ve “karşılıklı saygı” gibi diplomatik cümlelerle süslenmiş olsa da, ziyaretin özünde tek bir soru var:

Almanya, Çin ile ticari ilişkilerini ABD baskısı altındayken ne kadar özgürce yönetebilir?

Bu sorunun cevabı, Almanya’nın önümüzdeki on yılını şekillendirecek kadar önemli.

87 Milyar Euroluk Bağımlılık Çukuru

Klingbeil’in masaya koyduğu ilk gerçek şu: Almanya’nın Çin ile ticaret açığı 87 milyar euro.  Bu yalnızca ekonomik bir gösterge değil; aynı zamanda siyasi bağımlılığın rakamsal karşılığı. Çin, Almanya’nın:batarya tedarikinde, güneş panelinde, nadir elementlerde, elektronik komponentlerde %60 ila %85 arası kritik bağımlılık oluşturuyor.

Bu bağımlılık, “stratejik özerklik” diye konuşan Avrupa’nın gerçekte ne kadar özerk olduğunun acı itirafıdır.

Washington Faktörü: Çin Kapısının Bekçisi ABD

Almanya’nın Çin ile “kendi başına” politika belirlemesi romantik bir hayalden ibaret.
ABD, Almanya’ya Çin’le ilgili üç alanda neredeyse tam veto yetkisi kullanıyor:

  1. Yüksek teknoloji (çip, yapay zekâ, kuantum)
  2. Askerî ve çift kullanımlı teknolojiler
  3. Enerji ve stratejik ham madde tedariki

ABD’nin mesajı net: “Çin ile ortaklık yapacaksan, sınırlarını ben belirlerim.”

Bu yüzden Klingbeil’in Pekin ziyareti, ABD’ye rağmen değil; ABD’ye açık kapı bırakan bir “denge siyaseti” girişimi.

Gümrük Krizi: Almanya Çin ile Anlaşamazsa Ne Olur?

AB’nin Çin elektrikli araçlarına yönelik vergi tehditleri Almanya’yı köşeye sıkıştırıyor.
Çünkü Çin yalnızca ucuz araçlarıyla Avrupa’yı tehdit etmiyor;  aynı zamanda Alman otomotiv devlerinin en büyük pazarı. Olası bir ticaret savaşı Almanya için anlamına gelir:

  • Çin’in misillemesi
  • Alman markalarının Çin’de daralan satışları
  • Otomotiv sektöründe istihdam kaybı
  • Almanya’nın büyüme oranının sıfıra çakılması

Berlin bu nedenle gümrük savaşına gönüllü değil.  Klingbeil’in ziyaretinin perde arkasında bu “gümrük ateşini söndürme” çabası da var.

Peki Türkiye? Çin’in Yerini Ne Kadar Doldurabilir?

Türkiye, Çin’in alternatifi değildir, ama Avrupa için kritik üç alanda tamamlayıcıdır.

1) Sanayi ve tedarik zinciri

Avrupa’nın “yakın üretim” hamlesinde Türkiye, Çin’den kopacak tedarikin önemli bölümünü karşılayabilir.

2) Enerji ve lojistik köprü

Doğalgaz hatları, Orta Koridor ve modern İpek Yolu projeleri, Türkiye’yi Avrupa’nın enerji ve ticaret güvenliğinin tam kalbine yerleştiriyor.

3) Savunma teknolojileri

AB’nin ihtiyacı olan bazı savunma ürünleri, artık Çin’den değil Türkiye’den tedarik edilebilir seviyeye geldi. Eğer Almanya strateji üretmek istiyorsa, Türkiye’yi yalnızca göç dosyasında değil, ekonomi ve jeopolitikte de merkez oyuncu olarak görmek zorunda.

Nadir Elementler: Türkiye Bir Anahtar Kapı mı?

AB’nin nadir elementlerde Çin’e bağımlılığı %98. Bu, Avrupa’nın en zayıf noktası. Türkiye’de ise: bor, toryum, nadir toprak elementleri, stratejik metaller konusunda büyük rezerv potansiyeli var.

Almanya’nın Çin bağımlılığını kırabileceği az sayıdaki ülkeden biri Türkiye. Bu işbirliği yalnızca ekonomik değil, jeostratejik sonuçlar doğurur.

İçerideki Tehlike: Yabancı Düşmanlığı ve Beyin Göçü

Almanya dışarıda Çin baskısıyla mücadele ederken içeride de başka bir risk büyüyor:
yabancı düşmanlığının yükselişi ve beyin göçü.

Nitelikli göçü çekmek yerine iten bir siyasi atmosfer oluştu. AFD’nin yükselişi, ayrıştırıcı dil, “şehir görüntüsü” tartışmaları… Bunlar Almanya’nın kendi geleceğini sabote etmesinden başka bir şey değil. Ekonominin nitelikli iş gücüne bu kadar muhtaç olduğu bir dönemde, ülkeden hızla artan profesyonel göçü, alarm zillerinin çaldığını gösteriyor.

Almanya’nın Geleceği Üç Başkentte Belirleniyor

Berlin’in kaderi artık yalnızca Berlin’de yazılmıyor.  Washington, Pekin ve Ankara, Almanya ekonomisinin önümüzdeki on yılını şekillendirecek üç gerçek güç merkezi.

Klingbeil’in Pekin ziyareti bu açıdan bir “dönüm noktası” değil; dönüm noktasının itirafı: Almanya bağımlı, rekabet baskısı altında ve içten içe zayıflayan bir ekonomi haline geldi. Şimdi ihtiyacı olan şey, ne ABD’ye kör bağlılık ne de Çin’e kontrolsüz açıklık.

Doğru dengeyi kurmak. Türkiye gibi bölgesel güçlerle stratejik işbirliğini güçlendirmek. Ve içerde açık toplum kültürünü koruyarak beyin göçünü tersine çevirmek.

Aksi takdirde büyüyen yalnız Almanya’nın ticaret açığı olmayacak,  gelecek vizyonu da açık verecek.


Yorum Yazın

Almanya–Çin Dengesi: Klingbeil’in Pekin Ziyaretinin Ardındaki Gerçek Hesap

Almanya uzun süredir kendi kaderini belirleyen bir sanayi devi olmaktan çok, küresel güçlerin rüzgârına göre yön değiştiren bir ekonomi görünümünde.

17.11.2025 19:09:00

artı5tv youtube reklamı