Volkswagen’in net biçimde elektrikli mobiliteye yöneldiğini açıklaması, aslında sektörün nereye gittiğini gösteriyor. Ama siyaset, bu rotada aynı hızda ilerlemekten yana değil.
VW CEO’su Oliver Blume, dört yeni elektrikli modeli piyasaya sürmeye hazırlandıklarını duyururken, “Gelecek elektrikli” mesajını verdi. Kısacası, Almanya’nın en büyük otomobil üreticisi şunu söylüyor: Tereddüt yok, zaman kaybı yok, direksiyon artık elektriğe dönüyor.
Ama siyasette aynı netliği görmek zor.
Tartışma aslında tek bir soruya dayanıyor:
Almanya, otomotivde geleceği mi kovalayacak, yoksa geçmişin motoruna mı sarılacak?
VW gibi devler kararını çoktan verdi: E-mobilite. Ama siyasette işin rengi daha karmaşık. Çünkü mesele yalnızca iklim hedefleri değil; yüz binlerce iş, devasa bir yan sanayi ve ülkenin ekonomik omurgası söz konusu.
Bugün Almanya, tıpkı bir kavşakta bekleyen sürücü gibi. Önünde iki yol var: Biri hızla elektrikliye yönelip küresel rekabette öne geçmek. Diğeri, içten yanmalı motorları yeni teknolojilerle yaşatmaya çalışmak. Hangi yol seçilirse seçilsin, direksiyon artık küçük bir manevra değil; ülkenin ekonomik kaderini belirleyecek.
Almanya olarak geleceğin öncüsü mü olacağız, yoksa Çin’in gölgesinde bir takipçiye mi dönüşeceğiz?