Doping Medya Reklam
artı5tv youtube reklamı

Muhammed Al

Belgede Avrupa Birliği’nin “demokrasi karşıtı”, “gerileme içinde” ve “stratejik olarak yetersiz” bir aktör olarak tanımlanması, Washington ile Avrupa arasındaki güveni ciddi biçimde zedeliyor.

Almanya’da tartışmaların odağında ise CDU’lu dış politika uzmanı Norbert Röttgen var. Röttgen’e göre ABD yönetimi “ilk kez açıkça Avrupa’nın tarafında olmadığını gösteriyor.” Ona göre bu, yalnızca diplomatik bir sitem değil; güvenlik, savaş ve barış konularında ABD’nin Avrupa ile aynı çizgide olmadığı gerçeğinin yüksek sesle ilanı. Röttgen bu tabloyu “acı ama kabul edilmesi gereken bir gerçek” olarak değerlendiriyor.

Strateji belgesinin sert dili, Berlin’de adeta alarm zillerini çaldırdı. ABD’nin Avrupa’da ifade özgürlüğünün kısıtlandığını ve demokratik süreçlerin bozulduğunu öne sürmesi, Alman siyasetinde “benzeri görülmemiş bir çıkış” olarak yorumlandı. Avrupa’nın içinde bulunduğu durumu “1948’den bu yana demokrasiler için en büyük kriz” olarak tanımlayan uzman Gerald Knaus ise tabloyu daha da dramatik bir çerçeveye oturttu: Sağ popülizmin yükselişi, Rusya’nın dış müdahaleleri ve ABD’nin artan mesafesi, Avrupa’yı eş zamanlı üç cephede savunmasız bırakıyor.

Almanya’nın siyasi partileri arasında da stratejiye verilen tepkiler farklılaşmış durumda. Sol Parti, hükümeti Trump yönetimine karşı “daha net ve daha sert bir tavır almaya” çağırıyor; Trump’ın güvenilir bir ortak olmadığının artık görülmesi gerektiğini savunuyor. Buna karşın hükümet çevreleri daha temkinli: Berlin’de hâkim olan kaygı, aşırı bir çıkışın Başbakan Merz ile Washington arasındaki doğrudan iletişim kanalını tamamen koparabileceği yönünde. Bu nedenle Berlin, eleştirel ama yumuşak bir diplomatik çizgi izlemeye çalışıyor.

Bu temkinli tavrın ardında Avrupa’nın yıllardır süregelen güvenlik bağımlılığı yatıyor. Ukrayna Savaşı’nın öğrettiği en temel gerçeklerden biri, Avrupa’nın ABD’nin askeri, istihbari ve stratejik kapasitesine hâlâ büyük ölçüde ihtiyaç duyduğu. Dolayısıyla Almanya’nın tepkisi, yalnızca siyasi değil, aynı zamanda zorunluluklardan doğan bir denge arayışı.

Ancak tüm bu tartışmaların sonunda Avrupa’nın önünde reddedilemeyecek bir gerçek belirdi: Transatlantik ilişkilerdeki kırılma derinleştikçe, kıtanın güvenliği ve istikrarı için yeni ortaklıklara ve daha geniş bir stratejik vizyona duyulan ihtiyaç artıyor. Bu yeni denklemde Türkiye’nin jeopolitik ağırlığı yalnızca artmıyor; Avrupa için giderek vazgeçilmez bir nitelik kazanıyor.

Savaş tamtamlarının giderek daha yüksek çaldığı bu dönemde, ABD–AB ilişkilerindeki kırılma ve Türkiye’nin artan stratejik rolü, üçlü müttefiklik dengelerinin uzun süre daha gündemin üst sıralarında kalacağını gösteriyor.


Yorum Yazın

ABD–Avrupa Hattında Sert Rüzgârlar: Yeni Strateji Transatlantik Dengeleri Sarsıyor

ABD’nin açıkladığı yeni ulusal güvenlik stratejisi, Avrupa’da uzun süredir görülmeyen ölçüde huzursuzluğa neden oldu.

9.12.2025 16:33:00

YAZARLAR

artı5tv youtube reklamı