Kimi çocuk yaşta, kimi henüz üniversiteye başlamış… Hepsi de aynı sessiz çığlığın içinde kayboluyor: Uyuşturucu. Kimi zaman bir bahane, kimi zaman bir borç kapısı, kimi zaman sadece “unutmak” için uzanılan bir kurtuluş zannı. Fakat bu yolun sonunda ne özgürlük var ne huzur. Sadece bedenini ve kimliğini eriten bir karanlık.
Bahis Borcundan Madde Taşımacılığına
Yazı dizimizin önceki bölümlerinde, gençlerin yasa dışı bahis siteleri aracılığıyla nasıl bir suç zincirine dahil edildiğini anlattık. Bu zincirin en karanlık halkalarından biri de uyuşturucu ticareti. Bahis borcunu ödeyemeyen gence şu teklif yapılıyor:“Bir kere götür, borcun silinsin.” İşte o “bir kere”, çoğu zaman son olmayacak. İlk taşımadan sonra tehdit, şantaj ya da sadece “sen bize lazımsın” diyerek genci sistemin içine hapsediyorlar. Genç artık “oyuncu” değil, torbacı.
Her Yerde Varlar, Kimse Görmüyor
Bu gençler artık metrobüslerde, okul kantinlerinde, apartman boşluklarında, köprü altlarında. Ama çoğu zaman bir montun cebinde ya da bir kuryenin çantasında gizlenmiş hâlde. Uyuşturucu; artık bağımlılara değil, taşıyıcılara da bağımlı. Ve bu taşıyıcılar çoğunlukla 15–25 yaş arası gençler.Pek çoğu ilk kez kullanmaya da bu aşamada başlıyor. “Merak”, “dayanmak için”, “ortamda ezilmemek için”… derken, hem dağıtıcı hem kullanıcı oluyorlar. Uyuşturucuyu taşıyan el, bir süre sonra vücuduna da sürüyor. Çünkü zihinsel olarak zaten teslim alınmış durumda.
Aile Bilmiyor, Toplum Susuyor
Bu çocuklar sokak çocuğu değil. Bir kısmı iyi liselerde, bir kısmı üniversitelerde okuyor. Ama ailelerin çoğu farkında değil. Çünkü çocuk artık duygularını evle değil, ekranla paylaşıyor. Arkadaş grubu dijital, sorunları sanal, ama sonuçlar çok gerçek.Geciken farkındalık, sadece çocuğu değil, aileyi de felç ediyor.Toplumun büyük kısmı ise hâlâ konuyu bir “marjinal azınlık” sorunu gibi görme eğiliminde. Oysa artık her mahallede, her okulda, her telefonda bir uyuşturucu hikâyesi yaşanıyor. Sessiz ama yaygın. Karanlık ama yakın.
Sadece Polis Yetmez
Uyuşturucuyla mücadele yalnızca bir güvenlik meselesi değil. Bu, toplumsal bir ruhsal çöküşün meselesi. Sadece polisle değil; psikologla, öğretmenle, imamla, esnafla, anneyle, babayla verilecek bir mücadele. Aksi hâlde biz sadece taşıyanları yakalar, asıl taşıyıcı olan “umutsuzluğu” görmezden geliriz.Uyuşturucuya bulaşan gençlerin çoğu bir şey olmak istemiyor; hiç olmamaktan kaçıyor. Onlara okullarda sadece bilgi değil, anlam da sunmalıyız. Çünkü gençliğin en büyük ihtiyacı güvenli bir aidiyet duygusudur.O aidiyeti biz sunmazsak, suç örgütleri sunar.
Yorum Yazın
Geleceğin Kozmetiği Gençlerle Şekilleniyor: Kozmetek Yarışması Başvuruları Devam Ediyor
Manisa Yasta: Başkan Ferdi Zeyrek’e Gözyaşlarıyla Veda
Artık Vakit Kaybetmeden: Türkiye'nin Kendi Savunma Kalkanı Şart
Aydoğan Yüce’den dikkat çeken bir yazı: Peki, Türkiye nerede duruyor?
Ağıralioğlu’ndan İsrail'e Sert Tepki: Zulmü Durduramıyorsak, Vazifemizi Yapmıyoruz
Yavuz Ağıralioğlu’ndan Ferdi Zeyrek İçin Taziye Mesajı