İsrail her ortamda Türkiye ve Erdoğan ile alakalı tutumunu net bir şekilde ortaya koyarak nefret söylerini açık bir şekilde belirtiyor.
Bunu başlıca sebebi; Türkiye'nin ve Erdoğan'ın İsrail'in yaptığı kanlı terör eylemlerine sert tepki vererek her ortamda en üst seviyede bu durumu ifade etmesinde yatıyor. Diğer yandan Filistin'in eski bir Osmanlı toprağı olması ve 397 yıl boyunca Osmanlı himayesinde kalarak, rahat ve huzurlu bir yaşam sürmeleridir.
Ayrıca Katil İsrail şunu çok iyi biliyor, Türk askerinin olduğu yerde rahat hareket edemeyecek ve insanları katledemeyecek. Bu durum onların Filistin üzerindeki yayılmacı ve katliamcı politikalarına ters geliyor.
Asıl belirleyici olan Amerika'nın tutumu olacaktır.
Erdoğan ve Trump arasındaki kişisel ilişkilere bakarak Türk askerinin Gazze'de olma olasılığı yüksektir.
Barış gücünün kimlerden oluşacağı, hangi görevleri üstleneceği vb. konular uluslararası müzakerelere bağlı. Yani Türkiye’nin katılımı teorik olarak hâlâ tartışılıyor.
Şu anda İsrail, Türkiye’nin askeri olarak barış gücüne katılmasına en sert şekilde karşı çıkıyor; bu da fiili bir engel anlamına gelebilir. Ama uluslararası düzenleme, manda, görev tanımı, katkı rolü gibi teknik/diplomatik değişkenler devreye girebilir bu da Türkiye’nin barış gücüne katılma ihtimalini hâlâ tamamen ortadan kaldırmıyor.
İsrail dışişleri yetkilileri, Gazze’ye gönderilecek uluslararası barış ve istikrar gücünde Türk askerlerinin yer almasına kesin bir “hayır” diyor.
Bu görüş, İsrail’in Türkiye’ye karşı tutumunun arka planında: İsrail yönetimi, Türkiye hükümetini özellikle son dönemde “düşmanca yaklaşım” olarak görüyor ve Türkiye’nin, savaştaki Filistin tarafına verdiği siyasi destek ve sert söylemler dolayısıyla güven problemi yaşıyor.
Uluslararası barış gücünün kurulması için bazı ülkelerin de “İsrail’in rahat olacağı ülkeler” olması gerektiği yönünde dile getirilen bir şart var. Bu, Türkiye’nin adaylığı için fiili bir engel anlamına gelebilir.