ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’da yaptığı açıklamada Suriye toprağı olan Golan Tepeleri’ni kendi imzasıyla İsrail’e devrettiğini açıkça dile getirdi. Bu sözler, yalnızca diplomatik teamülleri değil, uluslararası hukuku da bir kez daha tartışmaya açtı.
Trump’ın açıklamaları, İsrail’in güvenliği, bölgenin askeri-stratejik önemi ve trilyon dolarlık ekonomik potansiyel iddialarıyla birlikte küresel yankı uyandırdı.
Trump, Hanuka Bayramı resepsiyonunda yaptığı konuşmada, Golan Tepeleri meselesinin on yıllardır çözümsüz bırakıldığını savundu.
“Bu konu üzerinde 70 yıldır konuştular, tartıştılar, masaya yatırdılar ama kimse adım atmadı” diyen Trump, kendi yönetimini hedef göstererek şunları söyledi: “Kimse bir şey yapmadı. Biz yaptık. Hızlı, kararlı ve tereddütsüz.”
Bu sözler, ABD’nin 2019’da aldığı ve uluslararası toplumun büyük bölümünce reddedilen kararın bilinçli ve tek taraflı bir hamle olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Trump, açıklamalarında diplomatik bir dili tamamen bir kenara bırakarak Golan Tepeleri’ni İsrail’e “imzalayarak devrettiğini” söyledi.
Suriye’ye ait olan bölgenin kaderinin tek bir başkanlık kararnamesiyle değiştirildiğini açıkça kabul eden Trump, bu adımı atarken önceki yönetimlerin “çekingen” kaldığını savundu.
Bu ifadeler, ABD’nin Birleşmiş Milletler kararlarını ve uluslararası hukuku fiilen yok saydığı eleştirilerini yeniden alevlendirdi.
Trump, kararın arkasındaki gerekçeyi ise askeri güvenlik üzerinden açıkladı. Dönemin ABD’nin İsrail Büyükelçisi David Friedman’dan kısa bir brifing aldığını belirten Trump, bölgenin önemini şu sözlerle anlattı: “Yüksek rakım, askeri üstünlük, radar avantajı… Savunma için ve daha birçok nedenle buna ihtiyaçları vardı.”
Trump’a göre Golan Tepeleri, İsrail’in kuzey sınırlarını koruyan doğal bir kalkan niteliği taşıyor ve bu nedenle karar “kaçınılmazdı”.
Trump’ın itiraflarının en dikkat çekici bölümlerinden biri ise kararın İsrail’in en ateşli destekçilerini bile şaşırtmış olmasıydı.
İsrail yanlısı lobilerin en güçlü isimlerinden biri olan merhum Sheldon Adelson’ın bile Golan Tepeleri’nin tanınmasını kendisinden talep etmediğini söyleyen Trump, bu hamlenin “fazla ileri” bulunduğunu ifade etti.
Ancak Trump, Ortadoğu Özel Temsilcisi Jason Greenblatt ve yakın çevresinden gelen yoğun telkinler sonrası kararın uygulanmasına yeşil ışık yaktığını dile getirdi.
Trump’ın açıklamalarındaki en çarpıcı detaylardan biri de Golan Tepeleri’nin ekonomik potansiyeline ilişkin sözleri oldu.
Kararı imzaladıktan sonra bölgenin trilyonlarca dolarlık değere sahip olduğunu öğrendiğini söyleyen Trump, bu durumu esprili ama tartışma yaratacak bir ifadeyle anlattı: “Bunu daha önce bilseydim, karşılığında bir şeyler alabilirdim.”
Bu sözler, Golan Tepeleri kararının yalnızca güvenlik değil, ekonomik çıkarlar üzerinden de değerlendirilmiş olabileceği yorumlarına yol açtı.
Haberin yankıları sürerken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun geçmişte yaptığı sert açıklamalar da yeniden hatırlatıldı.
Netanyahu’nun, “Yahudiler olmasaydı Amerika Birleşik Devletleri de olmazdı” şeklindeki sözleri, ABD-İsrail ilişkilerinin geldiği noktayı gözler önüne seren çarpıcı bir örnek olarak değerlendirildi.
Trump ise konuşmasında damadı ve danışmanı Jared Kushner’ı “büyük bir İsrail dostu” olarak överken, ABD’nin mevcut İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee ve elçi Steve Witkoff’un da “olağanüstü işler” yaptığını söyledi.
ABD’nin 2019 yılında Golan Tepeleri üzerindeki İsrail egemenliğini tanıması, Birleşmiş Milletler kararlarına ve onlarca yıllık uluslararası mutabakata açık bir meydan okuma olarak görülmüştü.
Karar İsrail tarafından sevinçle karşılanırken, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere çok sayıda ülke ve uluslararası kuruluş tarafından sert şekilde eleştirilmişti.
Trump’ın yıllar sonra gelen bu açık itirafı ise Golan Tepeleri’nin kaderinin diplomasiyle değil, güç ve imzayla belirlendiğini bir kez daha gözler önüne serdi.