Kimi yasa dışı bahisle tanıştı, kimi sanal kumar masalarının bir parçası oldu. Bir diğeri, torbacıların arasında taşıyıcı olarak girdiği sistemde zamanla bağımlıya dönüştü. Hepsi genç, hepsi kırgın, hepsi sessiz… Belki de hepsi, aynı karanlık soruyu içinden geçiriyor: “Beni buradan kim çıkaracak?”Bugün bu ülkenin sokaklarında, okul sıralarında, yurt odalarında sessizce kaybolan binlerce genç var. Onları ne manşetler görüyor ne de istatistikler. Ama onlar var ve giderek daha kalabalıklar. Çünkü onları sisteme bağlayan şey yasa değil; çaresizlik, yalnızlık ve boşluk.Çocuklar yanlış yola sapmadı; doğru yol, onların önüne hiç serilmedi. Uyuşturucuya, bahise, mafya gruplarına yönelmediler; yönlendirenler onlara umut kılığına bürünmüş tuzaklar kurdu. Şimdi o tuzaklardan kurtulmak isteseler de çıkamıyorlar. Çünkü ellerinden tutacak bir el yok.Aileler evlatlarını tanıyamıyor. Yorgun gözlere “ergenlik bu” deyip geçiyorlar. Çocuğunun saatlerce kapalı perdeli odasında ne yaptığını merak etmiyorlar. Ne oyun arkadaşları kalmış, ne güven duyacağı bir büyük. Gençler, ekranların ardında kimlik bulmaya çalışıyor. Ve maalesef o kimliği en kolay veren yerler, suç ağları oluyor.Okullar ise sadece akademik başarıyı merkeze alıyor. Merhamet, sabır ve empati, not ortalamasının gölgesinde kayboluyor. Rehberlik odaları, birkaç prosedür kağıdıyla iş görmeye çalışırken, gençler sınıf sıralarından değil; Telegram gruplarından “adam yerine konulduklarını” hissediyor. Çünkü biri onlara “admin” diyor, biri “lider”, biri “ekip başı.” Belki gerçek değil ama en azından görünürler.Mahalleler değişiyor. Betonlar yükseliyor ama gençlerin nefes alacağı alanlar kayboluyor. Bir spor salonu, bir tiyatro kulübü, bir kitap kafe yoksa; o boşluğu sanal bahis forumları, madde dağıtım zincirleri, sanal çeteler dolduruyor. Çünkü doğa boşluk sevmez; gençlik hiç sevmez.Devletin elindeki araçlar ise çoğu zaman sadece cezaya odaklı. Suç yakalanıyor ama suçlunun arkasındaki travma, yoksulluk, yalnızlık görülmüyor. Çocuklar cezaevinde ilk defa kitapla, dinlenmeyle, anlamaya çalışan biriyle tanışıyor. Oysa bu temas çok daha önce, sokakta, okulda, evde başlamalıydı.Medya desen, çoğu zaman sadece sansasyonun peşinde. “Bahis çetesi çökertildi” manşetleri atılıyor ama bu çeteye nasıl ve neden çocuklar dâhil oldu, kimse sormuyor. Oysa gerçek değişim, suçun fotoğrafını değil; kurtuluşun hikâyesini görünür kılmakla mümkün.Bugün artık hepimize düşen büyük bir sorumluluk var. Bu mesele sadece “suç” ya da “güvenlik” meselesi değil. Bu mesele, geleceğimizin vicdan meselesidir. Gençleri kaybeden bir toplum, kendi hafızasını kaybeder. Ve bu ülkenin en büyük serveti hâlâ o gençlerin içinde saklı.Bu yüzden artık sormanın değil, harekete geçmenin zamanı: Bu gençleri kim kurtaracak? Belki de cevap şu:“Biz.”
Yorum Yazın
Geleceğin Kozmetiği Gençlerle Şekilleniyor: Kozmetek Yarışması Başvuruları Devam Ediyor
Manisa Yasta: Başkan Ferdi Zeyrek’e Gözyaşlarıyla Veda
Artık Vakit Kaybetmeden: Türkiye'nin Kendi Savunma Kalkanı Şart
Aydoğan Yüce’den dikkat çeken bir yazı: Peki, Türkiye nerede duruyor?
Ağıralioğlu’ndan İsrail'e Sert Tepki: Zulmü Durduramıyorsak, Vazifemizi Yapmıyoruz
Yavuz Ağıralioğlu’ndan Ferdi Zeyrek İçin Taziye Mesajı