Hem iç politikada hem de uluslararası arenada yankı uyandıran açıklamalarında Fidan, “Rejimin devrilmesinden bu yana 560 bin Suriyeli kardeşimiz ülkelerine döndü. Huzurun yeniden tesis edildiği bir Suriye'yi destekliyoruz.” dedi.
Fidan, özellikle SDG’ye yönelik uyarısıyla gündeme damga vurdu: “SDG'nin 10 Mart Mutabakatı’na uyması elzemdir. Sürecin gecikmesi Suriye’nin istikrarını riske atıyor.”
Bakan Fidan, Türkiye’nin Suriye’de yürüttüğü insani ve güvenlik odaklı politikaların sonuç verdiğini belirterek, bugüne kadar 560 bin Suriyelinin güvenli bölgelere dönüş yaptığını açıkladı.
Fidan, dönüşlerin sadece güvenlik tedbirleriyle değil, Türkiye’nin bölgeye yaptığı altyapı, eğitim ve sağlık yatırımları sayesinde mümkün olduğunu vurguladı. Türk kurumlarının bölgede inşa ettiği okul, hastane, yol ve barınma alanlarının dönüşleri hızlandırdığına dikkat çekti.
Bölgedeki dengeleri yakından ilgilendiren 10 Mart Mutabakatı, SDG ile ilgili güvenlik ve yönetim başlıklarını kapsayan stratejik bir çerçeve niteliğinde. Mutabakat, Suriye’nin kuzeyinde oluşan gerilimleri düşürmeyi, istikrarın sağlanmasını ve provokasyonların önüne geçmeyi amaçlıyor.
Fidan, bu anlaşmanın uygulanmaması hâlinde hem bölgesel istikrarın hem de yürüyen siyasi sürecin ciddi yara alabileceğini ifade ederek, “Mutabakatın hayata geçirilmesi geciktikçe yeni çatışma riskleri artıyor.” uyarısında bulundu.
Konuşmasında SDG’ye doğrudan çağrıda bulunan Fidan, Türkiye’nin bölgesel hassasiyetlerine dikkat çekerek şu mesajı verdi:
“SDG, 10 Mart Mutabakatı’nın hükümlerini uygulamakla yükümlüdür. Mutabakata rağmen atılan her adım, bölgede yeni gerilimlere kapı aralayacaktır. Türkiye’nin sahadaki güvenlik endişeleri açıktır. Sabrımız sınırsız değildir.”
Bu sözler, Ankara’nın sahadaki gelişmeleri yakından takip ettiği ve olası ihlallere karşı yeni adımlar atabileceği şeklinde yorumlandı.
Fidan’ın konuşmasındaki en dikkat çekici ifadelerden biri, Türkiye’nin nihai hedefini açık eden şu sözler oldu:
“Biz, terör örgütlerinin gölgesinden arınmış, halkının huzurla yaşadığı, istikrarlı bir Suriye’yi destekliyoruz. Suriye’nin geleceği, dış müdahalelerle değil, kendi halkının iradesiyle şekillenmelidir.”
Bakan Fidan bu çerçevede Türkiye’nin hem diplomatik hem de sahadaki adımlarının temel amacının bölgede kalıcı bir düzen sağlamak olduğunu belirtti.
Fidan’ın çıkışı, Ankara’nın 2026 sürecine yönelik daha aktif ve daha sert bir Suriye politikası yürüteceğinin işareti olarak değerlendiriliyor.
Diplomasi kulislerinde konuşulanlara göre Türkiye, bir yandan uluslararası aktörlerle görüşme trafiğini hızlandırırken, diğer yandan sahadaki güvenlik adımlarını da yeniden planlıyor.
Fidan’ın açıklamaları Genel Kurul’da anlık olarak büyük yankı uyandırırken, muhalefet sıralarından da çeşitli tepkiler geldi. Ancak Bakan Fidan, Türkiye’nin ulusal güvenlik çizgisinin siyasi tartışmaların üzerinde olduğunu belirterek sözlerini şu cümlelerle tamamladı:
“Bizim için mesele partiler üstüdür. Mesele, Türkiye’nin güvenliği ve Suriye halkının geleceğidir.”