Artı5TV, yazar kadrosunu her geçen gün güçlendiriyor. Çevre ve iklim konularında uzman çalışmalarıyla tanınan Çevre Yüksek Mühendisi Elif Rabia Gürbüz, bugünden itibaren Artı5TV’de yazılarıyla okurlarla buluşacak. Gürbüz, ilk yazısında Türkiye’nin “2053 Net Sıfır” hedefi ve İklim Kanunu’nu mercek altına alıyor.
2012’de İstanbul Fatih Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan Gürbüz, 2021’de Eskişehir Teknik Üniversitesi’nde “Türkiye’de Sıfır Atık Yönetimi” konulu teziyle yüksek lisansını tamamladı.
13 yıllık mesleki deneyimi bulunan Gürbüz; Sıfır Atık, Çevre Danışmanı El Kitabı, Şehir Planlamasında İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Kentsel Gelişim, Sürdürülebilir Su Yönetimi gibi önemli yayınlarıyla biliniyor.
Sürdürülebilirlik ve sıfır atık üzerine çalışmalarını sürdüren Gürbüz, Artı5TV’deki yazılarıyla çevre ve iklim değişikliği konularına ışık tutacak.
Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde açıklanan 2053 Net Sıfır Emisyon hedefi doğrultusunda tarihi bir adım atıyor. İklim Kanunu, yalnızca çevreyi korumayı değil; aynı zamanda ekonomiyi güçlendirmeyi, ihracatı artırmayı ve yaşam kalitesini yükseltmeyi amaçlıyor.
Bu kanunla birlikte; sera gazı emisyonlarının azaltılması, iklim değişikliğine uyum, afetlere karşı hazırlık, yeşil finansman ve sanayide dönüşüm için güçlü bir çerçeve çiziliyor.
Avrupa Birliği, 2026’dan itibaren demir-çelikten çimentoya kadar altı sektörde karbon ayak izini zorunlu hale getiriyor. Bu nedenle Türkiye, ihracatçılarının rekabet gücünü kaybetmemesi için Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kuruyor.
Bu sistem sayesinde, üretimde ortaya çıkan karbon emisyonları ülke içinde ölçülüp vergilendirilecek ve ihracatçılarımız Avrupa sınırında ek vergi ödemeden ürünlerini satabilecek. Türkiye ihracatının %40’ının AB’ye yapıldığı düşünülürse, ETS Türkiye ekonomisi için hayati önem taşıyor.
İklim Kanunu ile birlikte Türkiye, yatırımların çevresel sürdürülebilirliğini ölçen ulusal Yeşil Taksonomi sistemini hayata geçiriyor. Böylece hem yerli hem de yabancı yatırımcılar, hangi projelerin gerçekten çevreci olduğunu net biçimde görebilecek.
Yenilenebilir enerji, atık geri dönüşümü, sürdürülebilir ulaşım gibi projeler öncelikli olacak; çevreye zarar veren yatırımlar ise finansman bulmakta zorlanacak.
İklim Kanunu, her ilin kendi iklim risklerini belirlemesini ve çözüm planı hazırlamasını şart koşuyor. Bu kapsamda her şehirde vali başkanlığında “İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu” kurulacak.
Sel riski olan şehirlerde altyapı güçlendirilecek, kuraklık yaşayan bölgelerde akıllı sulama yöntemleri devreye girecek. Böylece her şehir kendi yol haritasını çizerek iklim krizine karşı daha dirençli hale gelecek.
Kanun hakkında bazı yanlış bilgiler kamuoyuna yansıdı. “Tarım yasaklanacak, hayvancılık bitecek, vatandaşa karbon vergisi gelecek” iddiaları gerçeği yansıtmıyor.
Kanunda bireyleri ilgilendiren herhangi bir karbon vergisi bulunmuyor. Aksine, tarım ve hayvancılığı korumaya yönelik stratejiler öne çıkarılıyor. Örneğin:
Yani kanun, üretimi engellemek yerine sürdürülebilir hale getirmeyi amaçlıyor.
İklim Kanunu, Türkiye’nin yeşil dönüşümünün kilometre taşı. Sanayiden tarıma, enerjiden ulaşıma kadar tüm sektörlerde yeni bir dönem başlıyor.
Bu düzenleme, yalnızca çevreyi korumakla kalmayacak; aynı zamanda ihracatta Türkiye’yi güçlendirecek, ekonomiye canlılık katacak ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir ülke bırakacak.
Unutmayalım: İklim değişikliğiyle mücadele, geleceğimize sahip çıkmaktır.