SON DAKİKA HABERLERİ

HaberManşetlerSon Dakika

Ekranlar Büyürken Hayaller Küçülüyor

Çocuklar, dünyayı bambaşka bir gözle görürler. Onlar için her şey mümkündür; bir yastık kaleye, bir çarşaf süper kahraman pelerinine dönüşebilir. Her köşe başı bir maceranın başlangıcıdır. Bir zamanlar hepimiz o küçük çocuklardık. Ellerimizle yıldızlar yapar, gökyüzüne dokunmak isterdik. O hayal dünyası bizim için sadece bir eğlence değil, bir varoluş biçimiydi. Ama bugün, teknolojinin etkisiyle çocuklar bu büyülü dünyadan her geçen gün biraz daha uzaklaşıyor. Ve bu, inanın, içimi acıtıyor.

Hayal gücü bir çocuğun en büyük sermayesidir.

Oyun oynarken yalnızca eğlenmezler; dünyayı keşfeder, duygularını ifade eder, kendi kimliklerini ve sınırlarını çizerler.

Bir sopayla ejderha avına çıkabilir, iki taşla bir orkestrayı yönetebilirler. Ancak dijital dünya, ne yazık ki, bu sınırsız evreni dört köşe bir ekrana hapsediyor. Görsel açıdan zengin, ama anlam bakımından dar kalıplar içinde çocuklar artık sadece izliyor; yaşamıyor, yaratmıyor.

Eğitimlerde gözlemliyorum: Ekranla fazla zaman geçiren bazı çocuklar, çizim yaparken hayal güçlerinin esnekliğini yitirmiş gibi oluyorlar.

Gözlerinin önündeki figürler o kadar yer etmiş ki, ne kadar çaba harcasalar da çizdikleri hep aynı yüzler, aynı gözler, aynı renkler… Oysa hayal gücü böyle çalışmaz. Hayal gücü, keşfetmek ister; sınır tanımaz. Bir taş, bir ip, bir karton kutu…

Bunlar bir çocuğun ellerinde uzay gemisine, korsan gemisine, bir zaman makinesine dönüşebilir. Ama önce o boşluk verilmeli, o boşlukta sıkılmalarına izin verilmeli ki hayal ateşi yanabilsin.

Tarihten ilham alalım: Fatih Sultan Mehmet, hayal kurmanın ne demek olduğunu en iyi anlatan isimlerden biri değil midir? Düşünsenize, İstanbul’u fethetme hayalini kurmasaydı, kim gemileri karadan yürütmeyi akıl edebilirdi?

Belki de onun hayali, hazır bilgiden değil, kendi iç dünyasından, cesaretinden ve sınırsız düşünme biçiminden doğdu. İşte gerçek bir hayal, dünyayı değiştirebilir.

Bugünün dijital oyuncakları ve uygulamaları çocuklara hazır dünyalar sunuyor, ama hayal kurmayı değil; sadece izlemeyi öğretiyor.

Parmak ucu kadar bir alana sıkışmış renkli animasyonlar, çocuğun zihnindeki o koca evreni sessizce tüketiyor. Çocuklar artık “hayal et” dendiğinde duraksıyorlar; çünkü o boşluğu doldurmak için ellerinde hazır bir içerik yok. Ama belki de en çok oraya, o boşluğa ihtiyaçları var.

Ve burada görev bize, yetişkinlere, özellikle de ebeveynlere düşüyor.

Çocuklara tekrar oyunla yaklaşmak, birlikte çamurdan canavarlar yapmak, battaniyelerden kaleler kurmak, tencereleri trampet yapmaktır belki de çözüm.

Çünkü o anlar, onların zihninde yer edecek, özgün düşünme kaslarını çalıştıracak, hayal dünyalarını yeniden harekete geçirecektir.

Unutmayalım: Geleceğin robotları her şeyi yapabilecek…

Ama bir şeyi asla yapamayacaklar:
Hayal kurmak.

Çünkü hayal kurmak, insan olmanın en saf, en mucizevî gücüdür.
Ve bir çocuğun hayali, belki de yarının dünyasını değiştirecek tohumdur.
O tohumu ekranın parıltısında kurutmayalım.

Ona oyunla, sevgiyle, sabırla can verelim.

Yanıt Ver

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Haberler İlginizi Çekebilir