Süreç, düzensiz bir yürüyüş korteji gibi görünebilir. Fakat mesele neye benzediği değil, nasıl yönetildiğidir. Türkiye Cumhuriyeti devleti, yıllar süren tecrübelerle artık süreçleri vesayet altında değil, milli iradenin kararlı irşadıyla yürütmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlı duruşu ve Sayın Devlet Bahçeli’nin sağduyulu devlet adamlığı, bu yürüyüşe yön veriyor.
Türkiye’nin meselelerine çözüm üretiliyor; milletin beklentisi doğrultusunda yapısal dönüşüm sinyalleri art arda geliyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sağladığı istikrar ortamı içinde, gerek terörle mücadelede gerekse siyasi uzlaşı arayışlarında kararlı bir devlet aklı hakim durumda.
Demokrasi, bu devlet aklının kutsal sandığıdır; orada şekillenir, orada tecelli eder.
Siyasetin merkezinde artık pazarlık değil irade var
CHP kendi içindeki dağınıklığın üstünü örtmek için türlü hamleler geliştiriyor olabilir; ancak Türkiye, 19 Mart sonrasında yeni bir sürece girmiştir. Artık siyasî pazarlıkların değil, devletin bekası için atılacak kararlı adımların zamanı.
Sözde “Başbakan İmamoğlu” gibi formüller, geçmişin koalisyonlu, istikrarsız yıllarına bir özlemden başka bir şey değildir.
Devletin kararlı yürüyüşünü kimse hafife almamalıdır. Bir dönem hukuku hiçe sayarak yapılanlar, milletin vicdanında yer etmiştir. Ancak artık ne o hukuksuz alışkanlıklar ne de siyasal kutuplaşma siyasetleri geçerlidir.
Tencere devrilmiş değildir; bilakis, devletin kudretiyle altı daha da açılmış, kararlılık ateşi yükselmiştir.
“Süreç”in Yeni Adı: Devletin İradesi
“Çözüm süreci” olarak adlandırılan dönemin ne gibi riskler içerdiğini bu millet yaşadı. Bugün artık o süreçte yapılan hatalardan dönülmüş, terörle mücadelede net bir kararlılıkla devlet hâkimiyeti tesis edilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği ve Sayın Bahçeli’nin milli duruşu sayesinde “süreç” kelimesi, milletin birliğini ve kardeşliğini tahkim etme sürecine evrilmiştir.
Silahlı isyan ve terörle arasına net mesafe koymayan hiçbir oluşumun bu ülkede yeri yoktur.
Devlet, milletin bekası için gerekli tüm adımları atmıştır, atmaya devam edecektir.
Bugün geldiğimiz noktada, PKK terörüyle mücadelede önemli bir safha geride bırakılmış, devletin dirayetli tutumu bölgesel istikrar için umut olmuştur.
Ulusal Birlik ve Yeni Anayasa
Devlet aklı, Diyarbakır’dan Kamışlı’ya uzanan hattı da takip etmekte; Kürt kökenli vatandaşlarımızın hakları, terör örgütlerinden arındırılmış bir siyaset zemininde teminat altına alınmaktadır.
Adem-i merkeziyet gibi muğlak formüllerin karşısında, devletin birliği ve milletin bütünlüğü esastır.
Bu noktada Sayın Bahçeli’nin “tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan” ilkesinin yol gösterici olduğu unutulmamalıdır.
Anayasal statü tartışmaları değil, hukuk devleti içinde vatandaşlık temelinde eşitlik esastır.
Bu nedenle Cumhur İttifakı’nın hedefinde, milleti birleştirecek yeni bir sivil anayasa vardır.
Devletin psikolojisi güçlüdür
Kürt vatandaşlarımız, bu ülkenin asli unsurlarıdır.
Devletin varlığı onların da güvencesidir.
Sayın Devlet Bahçeli’nin yıllar önce kurduğu şu cümle bugün de geçerliliğini koruyor:
“Bir Kürt ne kadar Kürtse ben de o kadar Kürdüm; bir Türk ne kadar Türkse bir Kürt de o kadar Türktür.”
Ayrılığı değil, birlik ve beraberliği esas alan bu yaklaşım, millî kimliğimizin ruhunu oluşturur.
Sayın Cumhurbaşkanımızın kararlı liderliği ile Sayın Bahçeli’nin milli duruşu, Türkiye’yi yeni bir çağın eşiğine taşımaktadır.
Siyasetin maksadı bu aziz millete hizmet etmektir. Aksi halde, tarih hükmünü verir.
Durumun merkezi; Milletin birliği, devletin bekasıdır.