Norveç’in Svalbard Takımadaları’ndaki Longyearbyen, sadece coğrafi konumuyla değil, aynı zamanda benzersiz yaşam kurallarıyla da öne çıkıyor. “Bu kasabada ölmek yasak” cümlesi, ilk duyduğunda şaşkınlık yaratıyor. Ancak arkasında son derece mantıklı ve bilimsel gerekçeler yatıyor.
Ölmenin Neden Yasak Olduğu Bilimsel Olarak Açıklandı
Kasabanın buzlarla kaplı zemin yapısı, cenazelerin doğal çürþme sürecini durduruyor ve vücuttaki bakteriler ile virüslerin yıllarca aktif kalmasına neden oluyor. Norveç Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nden Christian Meyer, bu durumun hem halk sağlığı hem de gelecek nesiller için ciddi riskler taşıdığını vurguluyor:
“Donmuş toprak, bedenlerin bozulmasını engellediği gibi öldürücü hastalık taşıyan patojenlerin de korunmasına yol açıyor. Bu nedenle, ölüm vakalarının önünü almak bir zorunluluk haline geldi.”
Geçmişin Gölgeleri: İspanyol Gribi’nin Etkileri
Longyearbyen’de ölüm yasağının temelleri, 1918-1920 yılları arasında dünyayı kasıp kavuran İspanyol Gribi salgınına dayanıyor. Bu dönemde hastalığa yakalanıp hayatını kaybeden kişiler, kasabanın donmuş toprağına defnedildi. Ancak yıllar sonra yapılan incelemelerde, bu mezarlardaki patojenlerin canlılığını koruduğu ve yeniden hastalık yaydığı ortaya çıktı. Bu durum, kasaba halkının sağlığını korumak amacıyla mezarların uzak bir bölgeye taşınması ve yeni ölümlerin önlenmesi kararını beraberinde getirdi.
Yaşlılar ve Hastalar Neden Adadan Ayrılıyor?
Longyearbyen’de huzurevi bulunmuyor. Yaşı ilerleyen ya da ciddi bir hastalığa yakalanan bireyler, anakaraya gönderilmek zorunda. Kasabanın sakini Marcus bu durumu şu sözlerle ifade ediyor:
“Eğer bir kişi yaşlılık nedeniyle kendine bakamayacak durumda ise ya da ciddi bir hastalık geçiriyorsa, adada kalmasına izin verilmez. Bu, halk sağlığını korumak için alınan bir önlemdir.”
Doğum Yapmak da Yasak
Longyearbyen’de tek yasak ölmek değil. Aynı zamanda, bu kasabada doğum yapmak da yasaklanmış durumda. Bunun sebebi ise, kasabanın sağlıklı bir doğum ortamı sunamaması. Hamile kalan kadınlar, doğum yapmak üzere Norveç’in diğer şehirlerine yönlendiriliyor. Uzmanlar bu durumu, “Doğum sırasında yaşanabilecek komplikasyonları önlemek ve annenin hayatını riske atmamak için bir gereklilik” olarak açıklıyor.
Kasabanın Görülmeye Değer Diğer Özellikleri
Longyearbyen, sıradışı kurallarının yanında, kuzeyin vahşi güzelliği ve benzersiz yaşam koşullarıyla da dikkat çekiyor. Yılın 120 günü boyunca güneşın hiç doğmadığı bu kasaba, turistlerin ilgisini çekmekle kalmıyor; aynı zamanda zorlu koşullarda yaşamanın bir sembolü haline geliyor. Eski bir kömür madeni yerleşimi olan Longyearbyen, modern dönemde sınırlı sayıdaki sakiniyle dikkat çekiyor.
Bu kasabada yaşamayı düşünüyorsanız, sadece doğal koşulları değil, hayatta kalmanızı önceliklendiren katı kuralları da göz önünde bulundurmalısınız. Longyearbyen, dünyanın en kuzey ucundaki yaşamın nasıl bir disiplin gerektirdiğini anlamak isteyenler için eşsiz bir deneyim sunuyor.