Fransa'nın ev sahipliğinde düzenlenen 8. Paris Barış Forumu, küresel siyasetin yönünü yeniden tartışmaya açtı. Forumda, "Küresel Güney" olarak anılan ülkelerin liderlerinden Avrupa temsilcilerine kadar geniş bir katılım vardı. Ancak toplantının en dikkat çeken sonucu, savaş sonrası düzenin fiilen sona erdiği yönündeki ortak kanaatti.
Artık tek ya da çift kutuplu bir dünya yok; "orta güçler" olarak tanımlanan bölgesel aktörlerin etkisi hızla artıyor. Türkiye, bu yeni dönemin en belirgin örneklerinden biri olarak öne çıkıyor.
Yunan basınına göre, Fransa son dönemde geçmişinin gölgesinden sıyrılmak ve Küresel Güney ülkeleriyle yeniden güven tesis etmek için yoğun çaba harcıyor. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, özellikle Afrika ve Asya'daki eski sömürgelerle ilişkilerini onarmaya çalışırken, BM Güvenlik Konseyi'nde reform çağrılarını da destekliyor.
Fransa, iklim kriziyle mücadele, adil kaynak kullanımı ve uluslararası fonlara erişim gibi konularda "adil bir ortak" profili çizmeye gayret ediyor. Ancak sınırlı kapasitelere rağmen Paris, BM'deki daimi üyeliği ve nükleer caydırıcılığını diplomatik ağırlık unsuru olarak kullanmayı sürdürüyor.
Yunan basınında yer alan analizlere göre, Avrupa bugün jeopolitik bir sıkışma yaşıyor.
Rusya'nın doğuda yürüttüğü hibrit saldırılar, Çin'in ekonomik nüfuzu ve ABD'nin Pasifik'e yönelmesi, Avrupa'yı savunma ve güvenlik açısından kırılgan hale getiriyor.
Washington'un Doğu Avrupa'daki askeri varlığını azaltması, Avrupalı müttefiklerde tedirginlik yaratırken, Almanya'nın yeniden silahlanma planları bile kıta içinde tartışma konusu haline geldi.
Sonuç olarak, Avrupa kendi savunmasında yalnız kalma endişesiyle yeni stratejik ortaklara yöneliyor.
Bu yeni denklemde Türkiye ve Birleşik Krallık, Avrupa için "vazgeçilmez iki müttefik" olarak öne çıkıyor.
Yunan basını, Ankara'nın hukukun üstünlüğü ve demokrasi konularındaki farklı tutumuna rağmen, Avrupa başkentlerinin Türkiye'yi stratejik bir ortak olarak sessizce kabullendiğini yazıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın diplomatik deneyimi ve bölgesel etkinliği, Türkiye'ye "pahalı ama vazgeçilmez" bir konum kazandırmış durumda.
Türkiye'nin yakın zamanda duyurduğu Eurofighter Typhoon savaş uçağı alımı, yalnızca askeri değil, ekonomik anlamda da Avrupa için hayati bir adım oldu.
Yunan kaynaklara göre, bu anlaşma 20 bin İngiliz'e istihdam sağladı, üretici konsorsiyumu ayakta tuttu ve Türkiye'yi Avrupa savunma zincirine daha da entegre etti.
Ankara, bu hamleyle hem ABD'ye duyduğu güven kaybını telafi ediyor hem de Avrupa'nın savunma sisteminde kilit rol üstleniyor.
Yunan basını, ayrıca Türkiye'nin AB'nin SAFE savunma programına katılımına yönelik vetosunu kaldırması için Yunanistan'a baskı yapıldığına da dikkat çekti.
Paris'in önündeki en önemli soru ise, Meteor füzelerinin Türkiye'ye satışı.
Yunan yorumculara göre, Türkiye bu satışı Eurofighter anlaşmasının ön şartı haline getirdi. Fransa'nın kararı, hem iki ülke arasındaki ilişkilerin yönünü hem de Avrupa'nın savunma vizyonundaki birlik iradesini test edecek.
Yunan basınına göre Avrupa, artık Türkiye'yi dışarıda bırakmanın mümkün olmadığını görüyor.
Jeopolitik sarsıntılar, enerji krizleri ve savunma endişeleri, Ankara'yı bir "denge gücü" olarak ön plana çıkardı.
Bu durum, yalnızca Türkiye'nin değil, yeni çok kutuplu dünyanın da gerçeğini yansıtıyor:
"Artık hiçbir şey eskisi gibi değil, Avrupa Türkiye'ye mecbur."