Tarih: 16.11.2025 11:14

Sezai Karakoç’un Mirası: “Size Diriliş’i Miras Bırakıyorum”

Facebook Twitter Linked-in

Karakoç'un yakın dostu yazar Temel Hazıroğlu, Anadolu Ajansı'na verdiği röportajda Üstat'ın kendilerine yönelttiği şu cümleyi aktarır:

"Ben size Diriliş'i miras bırakıyorum; geliştirin ve büyütün."

Hazıroğlu, bu sözün kendisinde bir sorumluluğa dönüştüğünü, "Yüceliş" kavramıyla Diriliş düşüncesinin gelişmiş bir eylem hâlini yorumladığını söyler. Karakoç ise bu çalışmayı, "Yüceliş, dirilişe dahildir" diyerek onurlandırmıştır.

Diriliş'e Adanmış Bir Ömür

Karakoç'un hayatı ve düşünce dünyası, geçmişle geleceğin, fizik ile metafiziğin, teori ile pratiğin bir arada düşünüldüğü büyük bir bütünlük gösterir. Onu anlatanlar, üslubundaki ahengi "nefesle ses kadar yakın", "ışıkla kelime kadar iç içe" ifadeleriyle betimler.

Reklamı, şöhreti, makamı ayak bağı gören bu sade adam; "hep mağlup görünür ama hep galip kalanlar" çizgisinin bir temsilcisidir.

Ergani'den başlayan yolculuk

1933 yılında Ergani'de dünyaya gelen Karakoç'un çocukluk yılları Maden, Piran ve yeniden Ergani'de geçer. Kıtlığın, savaş yıllarının ve tek parti döneminin sert atmosferi içinde büyür. Bu yıllarda dinlediği gazavatnameler, siyerler ve uzun kış gecelerinin sözlü kültürü, Diriliş düşüncesinin ilk mayasını oluşturur.

Henüz çocukken gördüğünü sandığı cin düğünü, onda sanatın ilk sezgisel kıvılcımlarını uyandırır. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ilk güzelliği kar tanelerinde bulmasına benzer biçimde, Karakoç da hayal ve metafiziğin kapısından çok erken geçer.

Eğitim yılları: Maraş, Gaziantep, Ankara

İlkokulu Ergani'de tamamlayan Karakoç, parasız yatılı sınavını kazanarak Maraş Ortaokulu'nda okur. Burada Attar'dan Mesnevi şerhlerine kadar geniş bir külliyatla tanışır; ilk edebî konuşmasını ise Namık Kemal üzerine yapar.

Gaziantep Lisesi yılları, Batı edebiyatıyla yoğunlaşan okuma dönemidir. Shakespeare'den Werther'e, İsmail Habib Sevük'ten Arif Nihat Asya'ya geniş bir yelpaze… Bu sıralarda Büyük Doğu ile tanışması, düşünce dünyasında ikinci bir kapı açar.

İlk yayımlanan şiiri, M.L. müstearıyla Büyük Doğu'da çıktığı yıllarda henüz lise talebesidir.

Mülkiye ve şiirin derinleşmesi

Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazanan Karakoç, burada hem akademik hem entelektüel açıdan en yoğun dönemlerini yaşar. Fakültede yazdığı yazılar, çıkardığı sayfalar ve şiirleri giderek belirginleşir.

Bu yıllarda kaleme aldığı Monna Rosa, modern bir "Leyla ile Mecnun" denemesi olarak Türk şiirinin unutulmazları arasına girecektir. Hisar çevresi, bu şiiri yazarın haberi olmadan yayımlar; şiirin efsanevi macerası böylece başlar.

Memuriyet, askerlik ve büyük kırılmalar

Maliye müfettiş muavinliğiyle başlayan memuriyet hayatı, yazı çalışmalarına engel olduğu için kısa sürede sona erer. 27 Mayıs askeri darbesi dönemine Ağrı/Karaköse'de askerlik yaparken tanıklık eder.

Bu süreçte annesinin vefatı, Sirkeci'deki Meserret Kıraathanesi patlaması gibi sarsıcı olaylar, şiirine yeni bir derinlik kazandırır. "Ben Kandan Elbiseler Giydim" gibi metinler, bu dönemin izlerini taşır.

Diriliş düşüncesinin doğuşu

1960'lardan itibaren Karakoç, şiirini iki çizgide geliştirir:

  1. Kişisel ve metafizik duyarlık,

     
  2. İslami ve medeniyet merkezli ideolojik derinlik.

     

Bu ikinci çizgi, zamanla Diriliş düşüncesi adıyla sistemli bir yapıya dönüşür. Diriliş, Karakoç'a göre:

Mirası: Bir düşünce hareketi

Karakoç bugün hâlâ şiiriyle, düşüncesiyle, siyasi ve kültürel çalışmalarıyla birçok insanın ufkunu beslemeye devam ediyor. Arkasında bıraktığı eserler ve özellikle "Diriliş" fikri, yalnızca bir şairin değil, bir medeniyet mütefekkirinin mirasıdır.

Onun bu mirası, kendi sözlerinde yankılanır:

"Ben size Diriliş'i miras bırakıyorum. Bunu alın, geliştirin ve büyütün."




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —