17 Ocak–8 Şubat tarihleri arasında sanatseverlerle buluşacak "TÖZ", alışılmış mimarlık algılarını yerinden oynatan, mekânı bir yapıdan çok bir düşünce alanı olarak ele alan iddialı bir sergi olarak öne çıkıyor.
Türkiye'de çağdaş sanatın kuramsal altyapısını şekillendiren isimlerin başında gelen sanat kuramcısı, yazar ve küratör Ali Artun ile disiplinler arası üretimleriyle çağdaş Türk sanatında özgün bir dil kuran sanatçı Ahmet Yiğider, bu sergide ilk kez aynı düşünsel zeminde buluşuyor.
"TÖZ", yalnızca iki ismin ortaklığı değil; düşünceyle formun, kavramla maddenin çarpıştığı bir alan olarak kurgulanıyor.
Ali Artun'un tanımıyla "TÖZ", klasik anlamda bir mimarlık sergisi değil. Aksine, mimarlığı çevremizi kuşatan beton, taş ve camdan kurtarıp sanat eserlerinin kurduğu görünmez yapılara odaklanıyor.
"Bu sergide söz konusu olan mimarlık, binaların mimarlığı değil," diyen Artun, mimarlığı akılcı şemaların ötesinde, düşüncenin ve estetik sezginin kurduğu bir yapı olarak ele alıyor.
Bu yaklaşım, mimarlığı işlevsellikten arındırarak onu bir düşünme biçimi haline getiriyor.
Ahmet Yiğider ise serginin çıkış noktasını insanın varoluşla kurduğu kadim bağ üzerinden okuyor. On binlerce yıldır süren yaratma dürtüsünü, insanı insan yapan en temel arayış olarak tanımlıyor:
"İnsanın yaratıcılığını canlı tutan şey, sonuca ulaşmak değil, arayışın kendisi."
Yiğider'in heykel ve kavramsal çalışmaları, bu arayışı görünür kılarken izleyiciyi de sürecin bir parçası olmaya davet ediyor.
Tarihi dokusuyla başlı başına bir hafıza mekânı olan Galata Rum Okulu, "TÖZ" sergisiyle yalnızca bir ev sahibi değil, serginin aktif bir bileşeni haline geliyor. Mekân, sergiyle birlikte yeniden okunuyor; geçmişin katmanları çağdaş düşünceyle iç içe geçiyor.
Bu sergi, izleyicisine cevaplar sunmaktan çok sorular yöneltiyor:
Mimarlık yalnızca inşa etmek midir?
Sanat bir nesne mi, yoksa bir yapı mıdır?
İnsanı yaratan şey, yarattığı şey midir?
"TÖZ", tam da bu soruların merkezinde durarak sanat ve mimarlık arasında alışılmadık bir düşünsel alan açıyor.