Uluslararası Kültür, Sanat, Medya, Eğitim, Enerji, Enformasyon ve Araştırma Derneği KÜMEDER'in Kültür ve Sanat Komisyonu Başkanı ve uzun yıllardır eğitimci kimliğiyle tanınan Nuriye Soyutürk, artık artı5tv platformunda köşe yazılarıyla okuyucularla buluşuyor.
Anadolu'nun Sessiz Ustası
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı unvanı verilen Soyutürk, iğne oyasından makrome sanatına, tel kırmadan geleneksel nakışlara kadar birçok el sanatında uzmanlığıyla dikkat çekiyor. Ürettiği çalışmalar ve kültürel mirası yaşatma konusundaki çabaları, kendisini Türkiye'nin saygın el sanatları ustaları arasında özel bir konuma taşıyor.
Halk Eğitim Merkezlerinde Yıllara Dayanan Emek
Altındağ ve Mamak Halk Eğitim Merkezlerinde uzun yıllar usta öğretici olarak görev yapan Soyutürk, yüzlerce kadına meslek kazandırdı. Açtığı kurslarla birçok kadının kendi atölyesini kurmasına öncülük eden sanatçı, hem üretici hem de öğretici kimliğiyle geniş bir kitleye ilham verdi.
Geleneksel Sanatı Çağa Taşıyan İsim
Kaligrafi ve fotoğrafçılık gibi farklı alanlarda da kendini geliştiren Soyutürk, el sanatlarını modern yaklaşımlarla birleştiren üretim tarzıyla biliniyor. Bu çok yönlü sanat anlayışı, çalışmalarına hem teknik hem estetik derinlik kazandırıyor.
Artı5tv'de İlk Yazı Yayında
Nuriye Soyutürk, artı5tv ailesine Kültür ve Sanat Hayatımıza Dokunan O Sessiz Güzellik başlıklı yazısıyla giriş yaptı. Yazılarında kültürel mirasın görünmeyen yönlerini, el sanatlarının yaşamımızdaki yerini ve sanatın toplumsal etkisini ele alacak.
Soyutürk, kültürün yaşayan bir temsilcisi olarak artı5tv'de yeni bir bakış açısı sunmaya hazırlanıyor.
İşte Nuriye Soyutürk'ün ilk yazısı:
Merhaba sevgili okurlarım,
Bugün sizlerle buluşmak benim için tarifsiz bir heyecan. Uzun yıllardır kültür, sanat ve eğitim alanlarında koşturup dururken şimdi artı5tv ailesinin bir köşe yazarı olarak karşınızdayım. Bir yandan da KÜMEDER Kültür ve Sanat Komisyonu Başkanlığı görevine başlamış olmam, bu heyecanımı daha da büyütüyor.
Yeni bir yol açılıyor önümde… Ama bu yol tek başıma yürünecek bir yol değil. Sizlerin desteği, yorumları, düşünceleri bu yolculuğun en kıymetli parçası olacak.
Hepimiz hayatın koşturmacası içinde zaman zaman yoruluyoruz. Bazen sorumluluklar öyle üst üste geliyor ki nefes almak bile lüks gibi geliyor insana. Tam o anda, hiç beklemediğiniz bir şekilde sanat çıkıyor karşınıza.
Bir serginin kapısından içeri adım atınca havanın değiştiğini hissedersiniz…
Bir şarkının ilk notası duyulduğunda bir anlığına her şey durur…
Ya da bir kitabın ilk cümlesiyle dünya yepyeni bir renge bürünür…
Çünkü sanat, ruhun en sessiz ama en güçlü terapistidir.
Bazen söyleyemediklerimizi bir fotoğraf söyler. Yüreğimizde sıkışan bir duyguyu bir şiir çözer.
Sanat, dokunduğumuz her anda bizi biraz daha iyileştirir.
Hepimizin başına gelir: Bir tabloya, bir şarkıya ya da bir filme bakıp "Neden bu kadar sevdim?" diye sorarız kendimize. Bunun çok güzel bir nedeni var:
Sanat, bizim adımıza konuşur.
Bir tiyatro sahnesinde başkasının hikâyesi anlatılır ama biz kendi yaralarımızı görürüz.
Bir roman okuruz, hiç tanımadığımız karakterlerde kendimizi buluruz.
Bir melodi duyarız, içimizdeki en eski duyguları yoklar.
Sanat; zihni açar, duyguları esnetir, hayal gücünü güçlendirir.
Kısacası sanata değen insan, hayata daha derin bakar.
Kültür dediğimiz şey, sadece müzelerde duran eserlerden ibaret değildir.
Sokağın sesinde, eski bir taş evin gölgesinde, bir ninenin sandığındaki yazmada, gençlerin duvara çizdiği grafitide… hepsi kültürdür.
Kültür bir milletin hafızasıdır; sanat ise o hafızanın nefesi.
Ve şunu tüm samimiyetimle söyleyebilirim:
Kültür sanat bir lüks değildir. Bir milletin ruhudur.
Ruhu yaralı bir toplumun geleceği güçlü olamaz.
Bu toprakların kültür ve sanat serüveni yüzyıllar boyunca çok katmanlı bir hikâye olarak ilerledi.
Osmanlı'nın ince işçilikli minyatürlerinden, divan şairlerinin zarif sözlerinden, meddahların hikâyelerinden, ozanların sazından yükselen türkülerden bugüne muazzam bir miras kaldı.
Cumhuriyet ile birlikte bu miras modern bir solukla yeniden şekillendi. Tiyatrodan sinemaya, edebiyattan müziğe kadar birçok alan yeni bir kimlik kazandı.
Bugün ise:
Bu topraklar her dönemde yeniden sanatla doğuyor.
Bir çocuğun ilk kez tiyatro izlediğinde gözlerinin nasıl büyüdüğünü hiç fark ettiniz mi? O küçücük anda aslında büyük bir ışık yanar içinde. Çünkü sanatla tanışan her çocuk, hayata daha güçlü, daha özgüvenli ve daha yaratıcı adımlar atar.
Sanat; çocuğa özgüven kazandırır, empati duygusunu derinleştirir, hayal gücünü besler, toplumun ortak hafızasını korumasına yardımcı olur ve en önemlisi insanları birbirine bağlar.
Eğer çocuklarımıza sanatla nefes alan bir Türkiye bırakabilirsek, onlar da geleceğe çok daha sağlam durarak, çok daha özgün bir sesle "Biz buradayız!" diyebilirler.
Bu yazı, benim için uzun bir yolculuğun ilk adımı.
Henüz yolun başındayım belki ama içimde büyük bir inanç var:
Bu ülkenin kültürü ve sanatı, yeni sesler oldukça, yeni kalemler çoğaldıkça, yeni hayaller filizlendikçe her zaman daha güçlü olacak.
Belki bir çocuğun yaptığı bir resim bir gün bir toplumun kaderini değiştirecek.
Belki bir genç kızın yazdığı bir şiir binlerce yüreğe dokunacak.
Belki bugün yazdığım bu satırlar birinin ruhunda küçük bir ışık yakacak.
İşte o zaman, hep birlikte attığımız adımların değerini daha da iyi anlayacağız.
KÖŞE YAZININ TÜMÜNÜ BU LİNKTEN OKU: https://arti5tv.com/kose-yazilari/kultur_ve_sanat_hayatimiza_dokunan_o_sessiz_guzellik-9324.html