Bir zamanlar uluslararası terör listesine alınan Ahmed el-Şara ve Heyet Tahrir el-Şam, bugün dünya liderleriyle görüşen aktörlere dönüşmüş durumda. Bu diplomatik sıçramanın mimarlarından biri ise Suriye Dışişleri Bakanı Asad el-Şeybani.
Henüz 30'lu yaşlarının sonlarında olan el-Şeybani, devrim sahasından çıkarak uluslararası diplomasinin merkezine yerleşti. 13 Kasım'da El Mecelle'ye konuşan Bakan el-Şeybani, Suriye'nin geçirdiği büyük dönüşümün nasıl mümkün olduğunu ve Rusya ile "düğümün" nasıl çözüldüğünü detaylarıyla anlattı.
El-Şeybani, Suriye'nin dış politikadaki yükselişinin temelini "dürüst diplomasi" olarak tanımlıyor. Ne eski rejimin dili kullanılıyor ne de devrim döneminin keskin sloganlarına başvuruluyor. Onun yerine, gerçekçi, uzun vadeli, net bir vizyon ortaya konuyor.
"Ülkemiz yıkılmış durumda," diyor el-Şeybani. "Bu yüzden tüm devletlerle yapıcı ilişkiler kurmak zorundayız. Söz verdiğim her şey gerçekleşti; bu da güven inşa etti."
Bir zamanlar Suriye'yi salt güvenlik tehdidi olarak gören ülkeler, bugün sözünü tutan bir yönetimle karşı karşıya olduklarını görüyor.
Suriye'de 8 Aralık'ta yaşanan siyasi dönüşüm, hem içeride hem dışarıda büyük bir şaşkınlık yarattı. El-Şeybani'ye göre diplomasi, bu tarihten hemen sonra olağanüstü bir hızla ilerlemeye başladı.
Başta tereddüt eden devletler, yeni yönetimin vizyonunu gördükçe tutumlarını değiştirdi. Net bir hedef, ulusal bir duruş ve söylemde samimiyet, şüpheleri kısa sürede giderdi.
Yeni hükümetin ilk uluslararası ziyareti Suudi Arabistan'a oldu. Ardından Birleşmiş Milletler'de Suriye bayrağı yeniden göndere çekildi.
Bir dönem dünya sahnesinden neredeyse silinen Suriye, artık yalnızca görünür değil; etkin, takip edilen ve işbirliği yapılmak istenen bir aktör haline geldi.
Başlangıçta temkinli olan ABD de kısa sürede diplomatik temas hızını artırdı. Heyetler gidip gelmeye başladı, karşılıklı görüşmeler normalleşti.
El-Şeybani, Suriye'nin çıkarına olan hiçbir ilişkiyi küçümsemediklerini ve Çin'i de ziyaret ettiklerini ifade ediyor:
"Bugünün dünyası başarılı bir modele aç. Suriye yıllarca katı ve tehditkâr bir rejimle temsil edildi. Biz bunu değiştirdik."
El-Şeybani'ye göre Rusya dosyasını çözmeden Suriye'de gerçek bir değişim mümkün değildi.
2016'dan 2020'ye kadar yaşanan yenilgiler —Halep, Doğu Guta, Dera, Humus— detaylıca analiz edildi.
Sorulan ana soru şuydu:
"Rus hava gücü etkisiz hale getirilemeden nasıl bir siyasi dönüşüm sağlanabilir?"
2024'e gelindiğinde İdlib'de ciddi bir ekonomik gelişme yaşanıyordu. Ancak Rus bombardımanı yeniden başlarsa bu gelişmeler yok olabilirdi. Bu nedenle Rusya'nın Suriye'deki gerçek çıkarlarını analiz eden yeni bir strateji üretildi.
Planın temelinde şu sorular vardı:
Rusya Esad'a mı bağlıydı, yoksa Suriye'de stratejik nüfuz mu istiyordu?
Bu çıkarlar yeni bir hükümetle yeniden tanımlanabilir miydi?
Bir kamuoyu açıklamasının ardından Rusya'dan beklenmedik bir sinyal geldi:
"Putin mesajı okudu ve beğendi."
Bunun hemen ardından Bab el-Hava'da üst düzey Rus yetkilileriyle yüz yüze bir görüşme gerçekleşti.
El-Şeybani, görüşmenin özünü şöyle özetliyor:
"Biz Suriye halkıyız. Değişimi seçtik. Rusya'nın yaptığı hata, geleceğini bir rejime bağlamasıydı. Rejim geçici, millet kalıcıdır."
Müzakerenin kırılma noktası bu cümle oldu:
"Beşşar Esad'ın devrilmesi, Rusya'nın Suriye'den çıkması gerektiği anlamına gelmez."
Bu ifade Rus tarafında büyük karşılık buldu. Çünkü Kremlin'in Suriye'de uzun vadeli çıkarları olduğu açıktı, ancak Esad'ın çöküşü kaçınılmaz görünüyordu.
Taraflar şu konularda mutabık kaldı:
Suriye'nin yeni yönetimine karşı siyasi kampanya yapılmayacak
BM Güvenlik Konseyi'nde gerginlik artırılmayacak
Rus medyası provokatif yayın yapmayacak
En önemlisi: İdlib ve Halep bombardımanı durdurulacak
Görüşmenin sonunda Ruslar, el-Şeybani'ye şöyle sordu:
"Şam'a ne zaman girersiniz?"
Yanıt:
"48 saat."
Rus birliklerinin Şam'dan çekilmesi, Esad rejiminin çöküşünü hızlandırdı.
El-Şeybani'ye göre bugün Suriye'nin odağı çok net:
"Geçmiş savaşlara dönmeyeceğiz. Yeniden yapılanmaya odaklandık. Bu hedefi engelleyen her ilişkiyi keseriz, ilerleten her ilişkiyi koruruz."
Rus üslerinin akıbeti hala müzakere aşamasında. El-Şeybani bu konuda kesin bir çizgi çiziyor:
"Onları süs amaçlı misafir olarak tutmayacağız. Üsler Suriye'nin çıkarına hizmet ediyorsa kalırlar, etmiyorsa gitmelerinden yanayız."
Asad el-Şeybani'nin anlattıkları, Suriye'nin geçirdiği dönüşümün rastlantısal olmadığını; disiplinli analiz, gerçekçi diplomasi ve stratejik zamanlamayla örülen bir sürecin ürünü olduğunu gösteriyor.
Rusya ile çatışmasız bir ayrışma, ABD ile hızlanan temaslar, Arap dünyasıyla yeniden yakınlaşma ve uluslararası arenaya dönüş…
Suriye, uzun yıllar sonra ilk kez geleceğini kendisi şekillendiriyor.