SON DAKİKA HABERLERİ

AvrupaHaberManşetlerSon Dakika

Almanya’nın Zor Sınavı!

2025 yılı itibariyle dünya ticareti yeni bir türbülansa girmiş durumda. ABD’de Donald Trump’ın ikinci kez başkanlık koltuğuna oturması, Atlantik ötesi ilişkilerde özellikle ticaret ve gümrük alanlarında ciddi bir gerilim doğurmuştur. Trump yönetimi, daha önceki dönemlerinde olduğu gibi bu kez de “America First” yaklaşımını merkeze alarak Avrupa Birliği’ne karşı daha sert bir ticaret politikası izlemeye başlamıştır. Bu çerçevede otomotiv, çelik ve dijital hizmetler gibi sektörlerde yeni gümrük tarifeleri gündemdedir.

Bu denklemde Almanya, hem AB’nin lokomotifi hem de ticaret fazlası nedeniyle ABD’nin hedef tahtasında yer alan bir ülke olarak, kritik bir rol üstlenmek zorundadır.

Almanya’nın Koalisyon Yapısı ve Stratejik Dengesi

Almanya’da 2025 yılı itibariyle ülkeyi yöneten koalisyon, merkez sağ CDU/CSU ile merkez sol SPD arasındaki bir “büyük koalisyon” yapısıdır. Bu yapı, Almanya’nın dış politikasında kurumsal istikrar ve öngörülebilirlik sağlarken, ABD ile ilişkilerde daha dikkatli ve diplomatik bir çizgiyi teşvik etmektedir.

SPD Genel Başkanı ve Maliye Bakanı Lars Klingbeil’in daha önce dile getirdiği gibi, Almanya ABD’den tehdit değil, saygı temelli bir ortaklık beklemektedir.

Trump’ın Dönüşü ve Gümrük Geriliminin Tırmanması

Trump’ın başkanlığa dönüşüyle birlikte:
• AB ile sürdürülen gümrük muafiyeti müzakereleri askıya alınmış,
Almanya menşeli otomobillere ek vergi olasılığı gündeme taşınmış,
• Ve AB’nin “adil olmayan ticaret avantajı” sağladığı yönündeki iddialar yeniden yükselmiştir.

Bu durum Almanya açısından ikili bir baskı anlamına geliyor:

  1. Hem iç kamuoyuna karşı sanayi ve ihracatı koruma sorumluluğu, 
  2. Hem de AB içindeki lider ülke konumunu sürdürerek ortak bir Avrupa tavrı inşa etme zorunluluğu. 

Almanya’nın Güvenlik Katkısı ve Diplomatik Pazarlık Gücü

Almanya’nın NATO’ya yönelik taahhütlerini güçlendirmesi, özellikle Litvanya’ya 5.000 asker konuşlandırması, ABD ile stratejik ilişkilerde yumuşatıcı bir unsur olabilir. Bu tür katkılar, Trump yönetiminin uzun süredir dile getirdiği “Avrupa güvenlik yükünü paylaşmalı” söylemine doğrudan bir yanıt niteliğindedir.

Ancak bu tür askeri hamleler, ticaret müzakerelerinde doğrudan çözüme yol açmaz. Bununla birlikte, Almanya’nın “ortak sorumluluk alan bir müttefik” olarak profil çizmesi, diplomatik masada elini güçlendirir.

AB İçinde Almanya’nın Rolü ve Zorluklar

Almanya her ne kadar ekonomik ve siyasi lider konumunda olsa da, AB içinde yekpare bir duruş inşa etmek kolay değildir. Fransa’nın korumacı tarım politikaları, İtalya’nın ekonomik kırılganlıkları ve Doğu Avrupa ülkelerinin ABD’ye yakınlığı gibi faktörler, ortak tavır geliştirmeyi zorlaştırmaktadır.

Berlin’in bu sorumluluğu yerine getirebilmesi, AB’nin ekonomik çıkarlarını koruyacak ve Trump yönetiminin baskılarına karşı direnç gösterecek bir birlik duruşu oluşturmasına bağlıdır.

Dengeleyici Güç Olarak Almanya

ABD ile AB arasındaki gümrük krizi, yalnızca ekonomik bir mesele değil; aynı zamanda jeopolitik ve diplomatik bir güç mücadelesidir. Almanya, bu mücadelede AB’nin hem kalkanı hem de sesi olma potansiyeline sahiptir.

Berlin’in atacağı her adım yalnız Almanya’nın değil, tüm Avrupa’nın ticari ve siyasi kaderini etkileyecektir.

Almanya bu süreçte, güvenlik katkıları, ekonomik gücü ve diplomatik kapasitesiyle yumuşatıcı ama kararlı bir köprü rolü üstlenirse, transatlantik ilişkilerde dengeyi yeniden kurabilir. Aksi takdirde, Avrupa’nın iç bütünlüğü ve küresel rekabet gücü daha da zayıflayabilir.

Neresinden bakarsak bakalım yeni Almanya Hükümetini çok zor bir sınav bekliyor.

 

Yanıt Ver

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Haberler İlginizi Çekebilir